Bundan 3000 yıl önce kölelik algısı nasıldı? Yada 500 yıl önce... Aynı soru kadın erkek ilişkisi içinde geçerli. Zaman değiştikçe yaşadığımız şeyleri farklı algılıyoruz ve bir zamanlar sorgulamadan kabul ettiğimiz şeyleri bugün ne kadar saçma şeylere inanmışız diye eleştiriyoruz.
Bugün de Norveç'de yaşayan bir kadınla Afganistan'da yaşayan kadının durumuna bakıp Norveçli penceresinden Afganlı kadının insan yerine konulmadığını düşünüyoruz. Peki dünyayla ilişkisi kopuk, dışarıda ne yaşandığını bilmeyen bir Afgan kadının penceresinden normal olan ne, doğru olan ne? Kendisine ne öğretildiyse onu tek doğru olarak algılamıyor mu?
Bundan 500 yıl sene önce bir zenciyi köle edinmekten beis görmeyen bir kişi için bu durum ne kadar doğalsa bugün de Afganistan’da doğan kadın için duru aynı. Afganistan'da yada bir başka geri kalmış islam ülkesinde kadın olarak dünyaya gelmiş olmak onu doğuştan hayvandan farksız bir konuma koyuyor ve bizim için çok saçma olan bu durum bir grup insan için en doğru yaşam biçimi olarak algılanıyor.
Burada amacım din eleştirisi, ataerkillik eleştirisi yapmak değil. Sadece şunu görmemiz gerekiyor: bizler içine doğduğumuz şartları normal sayan canlılarız. Eğer içine doğduğumuz toplum insan yemeyi normal görüyorsa bizler de bir başka insanı yemeyi yadırgamıyoruz. İçine doğduğumuz toplum 9-10 yaşında kız çocukları ile cinsel ilişkiye girmeyi normal görüyorsa bizim için normal olan bu oluyor. İçine doğduğumuz toplum öldükten sonra 15-16 yaşında memeleri yeni çıkmış kızların bize hediye edileceğini söylüyorsa bizim için bu normal oluyor. Özellikle en uç örnekleri düşünüyorum ki neyi normal gördüğümüz konusunda hangi uç noktalara gidebileceğimizi görelim.
Bugün müslüman, Türk, sünni bir kişi olarak kendini tanımlamak sana ne kadar normal geliyor değil mi? Halbuki tamamen uydurma kavramlar için kendimizi bile öldürmeye hazır olduğumuz görmemiz gerekiyor.
Bugün bir kadının bir erkekten aşağı olduğunu düşünmek çok saçma geliyor bana. Aldığım eğitim, içine doğduğum kültür benim bu saçmalığı görmeme yardımcı oldu. Aynı beni daha 1-2 yaşımda iken bir Afgan evlat edinmiş olsaydı yine bugün ne düşünüyorsam onu mu düşünecektim? Büyük ihtimalle bir kaç kadınla evlenip, onları kendi kişisel hizmetçim gibi kullanıp, erkek olarak doğmuş olmanın tüm zevklerini bedavadan yaşayacaktım. Kadınlardan da bana yemek yapmasını, evimi temizlemesini, vs. bekleyecektim. “Tabi ki” en doğal hakkım olacaktı. Başka türlü ne olabilirdi ki?
O zaman şunu sormak mümkün “peki ama doğru ne”? Normal olan, doğru olan, zamana, coğrafyaya, kültüre göre değişiyorsa, herkesin kendi doğrusu varsa ve bu doğruları savunmak için insanlar birbirini bile öldürmeyi göze alıyorsa ne yapacağız?
Bizler hayatta kalabilmek için grup halinde yaşama formülünü bulmuş canlılarız. Fiziksel olarak zayıfız. Güçlü değiliz, hızlı değiliz, dişlerimiz küçük, pençemiz yok, derimiz ince vs. Hayatta kalabilmek için bir arada olmamız gerekiyor. Sürü halinde kalabilirsek hayata tutunuyoruz. Bir diğer nokta da fiziksel özelliklierimiz zayıf ama diğer tüm canlılardan daha akıllıyız. Yani diğer hayvan türlerini öğrenme, bildiğimizi aktarabilme yeteneğimizle alt etmişiz. Adına kültür dediğimiz şeyi yaratmışız. Yani sahip olduğumuz beyin bizi diğer tüm canlılardan üst konuma getirmiş. Besin piramidinin tepesine yerleşmiş durumdayız.
İşin kötüsü o kadar üstün görüyoruz ki kendimizi artık bir çeşit hayvan olduğumuzu unutarak yada daha doğrusu yadsıyarak kendimizi onlardan ayrıştırmışız. Bunu da dinler icat ederek yapmışız. (Şİmdilerde bu görevi postmodern sosyal bilim devralmış gibi duruyor) Fakat konu şu an o değil. Soru şu: “madem her toplumun, her insanın kendine göre doğrusu var, hangisinin “esas doğru” olduğunu nasıl bilebilirim?”
Sanırım bunun için yardımımıza Kant koşuyor. Kant bu konuda ne demişti: “Aklını kullanmaya cesaret et”.
Ben insanın durumunu labirentte olan fareye benzetiyorum. İçine doğduğu labirenti tek doğru yaşam olarak gören fareler gibiyiz. Fakat eğer aklımızı kullanma cesaretini gösterebilirsek bir labirentte olduğumuzu anlayabilirsek o zaman gerçek resmi de görmek için bir şansımız olabilir. Metafordan hayata dönersek, eğer bize dayatılan hayatı tek doğru olarak görmenin yanlış olduğunu anlayabilirsek, alternatif doğruların neler olduğunu görrebilirsek bu doğrular arasından en insana yakışır olanı seçebiliriz. O zaman kadınla erkeğin arasında bir fark olmadığını, o zaman kölleliğin ne kadar iğrenç bir şey olduğunu görebiliriz.
Bizim labirentimizi neler oluşturuyor? En başta içine doğduğumuz kültür oluşturuyor, sonra içine doğduğumuz dinler, sonra içine doğduğumuz milletler…. Sanki bütün bunlar bizim icat ettiğimiz şeyler değilmiş de ezelden beri var olan tek doğruymuş gibi algıladığımız sürece labirentten çıkmamız mümkün değil.
Hepimiz korkutularak büyütülüyoruz. Korkutmak, çocuk terbiye etmenin en kolay yolu. Maalesef bir grup insanı terbiye etmenin de en kolay bu. Korkularımızla yüzleşmemiz ve bu korkuların gerçek olup olmadığını anlamamız gerekiyor. Yani aklımızı kullanma cesaretini gösterip bize dayatılan şeylerin arkasındaki gerçeği görmemiz gerekiyor. Başka türlü kadınları insan yerine koymayıp, kendisine hizmetçi olarak doğmuş bir canlı olduğu düşüncesiyle yaşamaya devam eden erkeklerin dünyasında yaşamak tek doğruymuş gibi algılanmaya devam edecek. Bunu rasyonalize etmek için Kuran şöyle diyor, şeyhim böyle diyor, sünnet bunu söylüyor, hadislerde şöyle yazıyor diye binlerce delil bulmak mümkün.
İçimde gerçeğin ne olduğunu gören insanların acısı var. Gerçeğin ne olduğunu gören ama bu gerçeği insanların görememesinin getirdiği hayal kırıklığı var. Kendilerine dayatılan hayatı tek yol olarak gören insanların bu kafesten çıkmaları mümkün değil. Belki yüzlerce yıl sonra yaşayanlar bugünlere bakıp “geçmişte ne kadar acımasızmışız, kadınların da insan olduğunu düşünmeyen milyarlarca insan varmış” diyecekler. Nasıl bizler bugünden geçmişe bakıp ne kadar ilkel olduğumuzu görüyorsak aynısını gelecekte yaşayanlar bugün yaşayanlar için diyecekler.
Son yıllarda yaşadığımız şeylerden dolayı müthiş hayal kırıklığı içindeyim. Bundan 100 yıl önce girdiğimiz yoldan hızla bizi çıkarmak isteyen bir anlayış ülkenin başına çöreklendi. Her çeşit ahlaksızlık normal görülmeye başlandı. Bugün bu topluma doğanların maalesef normali bu. Sen istediğin kadar yaşadığımız şeylerin yanlış olduğunu söyle anlamak istemeyene hiçbir şey anlatamıyorsun.
Kadınları insan olarak görmeyenlerle, 6-7 yaşında kıza tecavüz edenleri görmezden gelenlerle aynı toplumda yaşamak varmış. Yapacak bir şey yok. Umut etmekten başka çaremizde yok. Belki bir gün aklını kullanmaya cesaret eden insanlarla birlikte yaşayabiliriz.
Comments