Engin Geçtan'ın İnsan Olmak kitabını değerlendirmeye devam ediyorum. Kitabın Ortayaşam İlişkisi Bölümüne geldim. İlk paragrafı bir nevi özet gibiydi. O paragrafı tümüyle alıntı yapıp yazıya devam edecektim ama "ana-babanın çocuğunu açıkca reddetmesi" kısmını defalarca okudum. Öylesine üstünden geçilecek bir tespit mi bu diye düşünmeye başladım. Neden ana-babalar çocuklarını reddeder biraz kafa yoralım.
Reddetmek: bu kitapta çok sık duyduğumuz bir konu. Anne baba çocuğunu reddediyor, ister açıkça olsun ister kapalı... Anne babanın çocuğunu reddetmesi durumunun anlamı ne?
Sözlükte reddetmek: verilen veya yapılması istenen bir şeyi kabul etmemek, geri çevirmek.
Anne baba çocuğu reddedince ne yapmış oluyor? Çocuğunu kabul etmiyor, çocuğunu geri çeviriyor. İnsan nasıl/neden çocuğunu kabul etmez, reddeder? İnsan hoşuna gitmeyen şeyleri reddetme, yapmama özgürlüğüne sahiptir. Eğer birisinin sizden yapmanızı istediği şey hoşunuza gitmiyorsa reddedersiniz. Bu en doğal hakkınız. Bu hak çocuğunuz için de geçerli mi? İnsan çocuğunu reddetme hakkına sahip midir? Çocuk hoşuma gitmiyor diye onu reddedebilir miyim?
Cevabın olumsuz olacağı kesin ama yaşanan bu değil. Anne babalar çocuklarını çok kolay reddedebiliyorlar ve bunda hiçbir yanlışlık görmüyorlar. Nasıl oluyor da dünyada en çok sevdiğimizi söylediğimiz, onlar için canımızı bile vereceğimizi söylediğimiz çocuklarımızı reddediyoruz? Nasıl yapabiliyoruz bunu. Bunda çocuğun katkısının olabilmesi ihtimali var mı? Yani çocuklarımızı reddediyor oluşumuzun sorumlusu çocuklarımız olabilir mi? Mümkün değil. Bütün anne babalar çok iyi biliyorlar ki çocuklar bu dünyaya bir melek olarak geliyorlar. Yani saf, temiz, kötülükten uzak... Ne oluyor da biz onları reddediyoruz? Aslında cevap çok net çünkü anne babalar olarak çok sağlıksızız. Çünkü o kadar kötü yetiştirildik ki kendi beceriksizliğimizin suçunu çocuklarımıza atıyoruz. Normalde ehliyetle anne baba olmaya izin verilen bir sistem olsa şu an anne baba olanların %99'u ehliyet alamaz.
Çocuklarımızı aşırı koruyoruz, onların mükemmel olmasını istiyoruz, biz yapamadık onlar yapsın diyoruz, yalnız kalmayı beceremiyor onlara aşırı düşüyoruz. Sonuç: kendi hasta ruhumuzu onlar aracılığı ile tedavi etmeye çalışıyor ve yine kendimiz gibi yaşamayı beceremeyen insanlar ortaya çıkarıyoruz.
Bunu kırmanın, bunu değiştirmenin bir yolu var mı? Nasıl çocuklarımızı reddetmeden yaşayabiliriz? İlk şart önce onları reddettiğimiz acı(!) gerçeğini kabul etmek. Tamam, çok zor ama bir anne baba olarak bunu yapıyor oluşumuzu kabul etmek zorundayız. Diyelim bu zor aşamayı geçtik ve çocuğumuzu reddediyor olduğumuz fark ettik, şimdi ne olacak? Neyi becerip neyi beceremediğimizi görmek zorundayız. Bizdeki sorun ne? Neden çocuğumuzu reddediyoruz? Nasıl bir yanlış algı içindeyiz ki dünyada en çok değer verdiğimiz çocuğumuzu kabul edemiyoruz.
Bir başka canlının varlığına saygı duymak çok mu zor? Bu canlının doğumuna, dünyaya gelmesine aracı oldum diye onun sahibi miyim? Sanırım tüm anne babaların içinden çıkamadığı durum bu. Onu ben dünyaya getirdim, onun hakkında her çeşit hakka sahibim. Beğenmediğim şeyler yaptığında reddetmek de dahil. Ya benim kurallarıma göre yaşayacak ya da yaşamayacak. Alternatifi yok. Eğer onun sahibi bensem ben ne istersem o olacak. Kafa yapımız bu mu? Yani onların sahibi biziz ve biz ne istersek onu mu yapmak zorundalar?
Sanırım çoğumuz böyle düşünüyor. Sahip olduğum eşyaya ne yapacağıma kim karışabilir ki? İnsan çocuğunu neden/nasıl eşya olarak görür? Hadi kendimizi geliştirdik, özerk bir kişi olarak hayatımızı devam ettiriyoruz diyelim. Sorumluluklarımızın bilincindeyiz, yalnızlıkla sorunumuz yok, kendimizi olduğumuz gibi kabul ediyoruz. Hayatımızı anlamlı buluyoruz. Her şey yolunda ama çocuğumuzu bir eşya gibi algılıyoruz, çocuğumuzun sahibi olarak görüyoruz kendimizi, onu kabul edemiyoruz. Bu mümkün mü? Her şey birbiri ile bağlantılı. Biz bazı problemlere sahip olmasak çocuğumuzu ayrı bir canlı olarak algılamakta da sorun yaşamayız.
Sanırım hiç bir anne baba kendisini çocuk sahibi olmaya hazırlamıyor. Ezbere yaşıyoruz. Çocuk yetiştirmekle ilgili, çocuk sahibi olmakla ilgili, çocuğun birey olması ile ilgili, çocuğun bizde farklı bir canlı olması ile ilgili, çocuğun sahibi olmadığımızla ilgili en ufak kafa yormadan anne baba oluyoruz. Aslında bunu sadece çocuk konusu ile ilgili yapmıyoruz. Hemen hemen bütün hayatımızı ezbere yaşıyoruz. Bu sadece genelin bir parçası. Meslek seçerken de ezbere seçiyoruz, hatta eş seçerken bile. Zaaflarımızla, eksikliklerimizle, beceriksizliklerimizle kısaca ham şekilde kararlar alıyoruz. İşimizi şansa bırakıyoruz. Kaç anne baba çocuk sahibi olmakla ilgili derin düşüncelere girmiştir. Kaç kişi bu işin felsefesini yapmıştır? Çocuk ne demek, anne ne demek, baba ne demek? Felsefe yapmak derken Platon'dan, Aristo'dan, Kant'tan kitaplar okumaktan bahsetmiyorum. Doğru ve mantık çerçevesinde düşünmekten kastediyorum.
Çocuğumuz bizden bağımsız ayrı bir canlı. Kendine ait özellikleri olan, kendine ait yetenekleri olan, bizden ayrı zevklere sahip, bizden başka konuları seven insan. Bu kadar zor mu onu bir insan olarak görebilmek? Gerçi toplumumuzda kadın ve çocuk algısı çok sakat bunun farkındayım ama bu değişemez mi? Bu dünyanın erkeklere ait bir dünya olduğu algısı değişemez mi? Bu da başka bir yazının konusu ama durum bu. Bizler yani anne babalar çocuklarımızla olan ilişkimiz tartışmak zorundayız. Çocuklarımızı ayrı bir insan olarak algılamadığımız sürece reddetmeye de devam edeceğiz. Bu onlara olduğu kadar bize de çok zarar verecek. Hem kendimize hem de çocuklarımıza hayatı zehir edeceğiz. Buna dur demek zorundayız.
Comments