top of page

Tutkusunu Bulamayan Kişi 2

Güncelleme tarihi: 14 Kas 2020

İlk yazımı gözden geçirdim ve çok basit geçtiğimi gördüm. Biraz daha detaylı yazmakta fayda var.

Açıkçası net olarak söylemek gerekirse bir kişi, bir yaşa kadar doğru adımlar atmadıysa bir noktadan sonra çok da geri dönüşün olmadığını düşünüyorum. Özellikle üniversite eğitimini tutkulu olduğu alanda yapmayan insanın şansını kaybettiğini düşünüyorum.

Şu anda anlatmak istediğin çok şey olup da bir türlü nereden başlayacağını bilememe halini yaşıyorum. Kısa yazı yazma kaygısını bir yana bırakıp baştan başlıyorum.

Her şey ailemizde başlıyor. Size saçma gelebilir ama bu konunun insanın evrimi ile ilgisi var. Şey diye düşünmeyin, bir espri vardır ya her şeyi baştan anlat dediklerinde bigbang olayına giderler. O kadar da değil ama biraz gerilere gitmem gerek. 14 milyar yıl değil ama en azından 250-300 bin yıl geriye gitmemiz gerek. Amacım evrim dersi vermek değil ama neden böyle olduğumuzu anlamak için nasıl insan olduk bilmemiz gerekiyor.

Evrimin ne olduğunu bilmeden, evrimin mekanizmasını anlamadan insanın kendisini anlaması da çok güç. Burada bir biyolog gibi evrimi anlatmayacağım ama yazımı anlaşılır kılmak için bir kaç nokta üzerinde duracağım.


Evrimin birçok mekanizması var:

Seçilim Mekanizmaları: Doğal Seçilim; Yapay Seçilim; Cinsel Seçilim; Akraba Seçilimi.

Çeşitlilik Mekanizmaları: Gen Akışı (Göç); Genetik Sürüklenme; Mutasyonlar; Crossing-Over, Transpozonlar, Plazmidler, Yatay Gen Transferi ve Virüsler.


Kafalar karışmasın ben sadece bunlardan seçilimle ilgili olanlarla ilgiliyim. Eğer bugün, şuanda nefes alıyor ve yaşıyorsak yukarda bahsedilen süreçler sayesinde oldu bu. Atalarımızda olmayan hiçbirşeye sahip değiliz. Yani onlarda ne varsa bugün de biz de onlar var. Yani 50 kuşak önceki dedenizde olan, 500 kuşak önceki ninenizde olan, 5000 kuşak önceki atanızda var olan her ne idiyse bugün sizde de onlar var,


Sizde var olan her şey beğenseniz de beğenmeseniz de geçmişte yaptığı faydalı bir görev sayesinde hayatta kaldı. İşe yaramasaydı evrilemezdi ve bugüne ulaşamazdı.

Utangaçlığınız, sıkılganlığınız, özgüvensizliğiniz, kararsızlığınız, kendinizi küçük görmeniz, kıskançlığınız, öfkeniz, kaygınız yani kısacası insanlara olumsuz gibi gelen herşey mutlaka bir işe yarıyordu ki günümüzde hala devam edebiliyor.


Bu bilgi ne işimize yarayacak? Bizim dünyada olmamıza sebep olan anne babamızın kim olduğunu, onların ne gibi özellikleri olduğunu anlamamız önemli. Muhtemelen sizi çok kötü yetiştirdiler ve siz şu an potansiyelinizin çok altında bir hayat yaşıyorsunuz. Muhtemelen size öyle kötü muamele ettiler ki siz şu an yeteneklerinize uygun bir iş yapmıyorsunuz hatta yeteneklerinizin ne olduğunun bile farkında değilsiniz.


Asıl acı olan da bu zaten. Yani yeteneklerinin ne olduğunu dahi bilememek. Uçabilecek bir kuşun kanadından habersiz olması gibi. Yada 500 metre derinliğe dalabilecek bir balığın sürekli yüzeyde yüzmesi gibi. Bu konuya tekrar döneceğim ama şu evrimsel olarak hala soyu tükenmeyen olumsuz karakter özelliklerine geri dönelim. Bunları bilmenin bize ne faydası var.


Çok beylik laflar var. Değiştirebileceğin şeyleri değiştir, değiştiremeyeceğin şeyleri kabul et diye. Çok bilindiktir ama nedense kimse uygulamaz. Ben de uygulamadım yıllarca. Bildiğim halde. Bildiğimi sandığım için. Kendimi bir türlü ikna edemedim. Acı gerçeği görmekten hep kaçtım. Nietsche'nin bir sözünü okuyana dek. Amor fati.


Irvin D. Yalom'un Nietzsche Ağladığında adındaki muhteşem kitabını okuduğumda dank etmişti kafama. Bu arada dank etme konusu çok önemli. Mutlaka açıklamalıyım bunu.


Dank etme anları her zaman olmuyor. Taihte Arşimed'in başına geldiği anlatılır. Hamamdan çıplak şekilde çıkar "Evreka" diyerek. Suyun kaldırma kuvvetini bulmuştur. İşte böyle anlar çok sık yaşanmaz. Yaşamak için beyninin hazır olması gerekir. Ön hazırlık gerekir. Kendini yetiştirmek gerekir. Bilginin insanın içinden doğması gerekir. Başkasının söylediği şeyler maalesef %99,9 işe yaramaz. Atalarımız demiş ya bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyor diye, o hesap.


İnsanın niyeti önemli, amacı önemli, yönünün neresi olduğu önemli. Yani almaya hazır olmayan bir kafaya hiç bir şey girmez. Bunları okuyan varsa, söz gelimi 1000 kişi okusun 1000'i de farklı algılayacak. Bazısı hiç anlamayacak, bazısı benim kastetmediğim şeyleri çıkaracak bazısı ise ne demek istediğimi çözecek. Belki birileri buradan okuduğu bir kelime, bir cümle ile dank etme anı yaşayacak ve çözemediği bir mevzuyu çözecek.


Gelelim Nietsche'nin Amor Fati'sine. Yazgını Sev demek. Ben kaderci bir insan değilim, dini anlamda kadere inanmam ama sınırlara ve potansiyele inanırım. Yazgını sev cümlesi öyle çarpıcıydı ki dank etmişti kafama. Konunun evrimle ilgisi de burada. Şunu net bir şekilde görmüştüm. Herşey olması gerektiği gibi oluyordu ne daha az ne daha fazla.


Benim anne babama sahip, benim genetik kodlarımla yüklü, benim yaşadığım muameleyi yaşayan bir insanın başka türlü bir hayat yaşaması mümkün değildi ki zaten. Katranı kaynatmakla olmuyordu şeker. Yıllarca mücadele etmekten yorulmuştum da zaten. Belki kazanacak bir savaşım da kalmamıştı. Belki de zaten kaybedeceğimi anladığım oyunda erkekliğime leke sürdürmemek için kendim çekiliyormuşum gibi yapmıştım. Ne olursa olsun artık rahatlamıştım.


Annem babam beni çok kötü yetiştirmişlerdi. Bana güvenli bir ortam sağlamamışlardı. Beni yeterince sevmemişlerdi. Benim kendimi ifade etmeme izin vermemişlerdi. Bana kendime güvenmeyi öğretmemişlerdi. Bana hayatta seçim şansım olduğunu hissettirmemişlerdi. Benim de kendime ait istekerim, zevklerim olabileceği inancını aşılamamışlardı. Sonuçta akıllı, uslu, vur ensesine al lokmasını tarzında bir insan olmuştum. Benden istenenleri yapmıştım ve ben ne istiyorum diye soracak olan çocuk ölmüştü. Sıkılgandım, utangaçtım, pısrıktım, hayır demekten korkardım, kaygılıydım, korkaktım vs. vs.... Yani kısacası potansiyelimin ne farkındaydım ne de neler yapabileceğimi biliyordum.


Yıllarca kitaplar okudum, Her türünden, psikiyatri üzerine, psikoloji üzerine, kişisel gelişim üzerine, NLP üzerine, yoga/meditasyon üzerine. Hep aradım, hep çözmeye çalıştım. Yaptığım şeyler işe yaramadı diyemem, mutlaka bana katkıları da olmuştur ama bir çok emek de zaman kaybına da sebep olmuştur. Yaşanması gereken şeyleri yaşayamadan bir ömrü tükettim belki de. Belki bu kadar düşünceli olmasam, bana dayatılanı kabul etsem herşey yolunda gidecekti ama yapamadım. Belki daha az zki olsam, daha farkında olsam daha mutlu olurdum. Ama son noktada değiştiremeyeceğim şeylerle yıllarca uğraşıp durdum.


Lanet bir çocukluk geçirmiştim. Keyfsiz bir gençlik... Anlamsız bir yetişkinlik... şimdi ise neredeyse yaşlandım. Geçmişime bakınca üzülüyor muyum? Geçen yıllarda olsa bırak üzülmeyi okkalı küfürler savururdum ama artık yapmıyorum. Gülseren Budayıcıoğlu'nun Kral Kaybederse kitabında geçen bir sözdü galiba. Mutlu olmayı seçmek bir tercih meselesi idi. Mutlu olmayı tercih ediyorum artık. Ne kadar becerebildiğimi bilemiyorum ama niyetim o en azından.


Evrim ne alaka diyeniniz var mı? Evrimin mekanizmaları sağolsun olması gerekenden başka bir şey yaşamamız mümkün olmuyor. Benim babamın kötü bir baba olması tesadüf olabilir mi? Onun büyüdüğü gibi bir ortamda büyüyüp de iyi olma imkanı var mıydı? Bir de o boktan genetik yapıyla üstelik. Yada 15 yaşında evlendirilen annemin seçim şansı var mıydı? O iki kişinin doğru ve iyi bir çocuk yetiştirme olasılıkları bu ülkenin Finlandiya seviyesinde eğitim sistemine sahip olması ile aynı. Yani neredeyse sıfırdı ve oldu da. Yani ben çıktım ortaya. Başka türlü nasıl olabilirdi ki. Ben çekingendim ama sanki annem çok mu atak birisiydi, ben utangaçtım ama sanki babam çok mu kendine güvenen birisiydi, ben korkaktım ama sanki dedem çok mu cesur birisiydi, ben özgüvensizdim ama sanki anneannem çok mu kendine güvenen birisiydi.


Söylemek istediğim: evet kötü yetiştirildim, evet iyi bir anne babam olmadı ama bu genetik mirasla da başka türlüsü olamazdı zaten. Yeteneklerimi keşfetmeme imkanım olmadı ama ben de zaten çok fazla talep etmedim, potansiyelimi gerçekleştiremedim ama zaten çok da potansiyelimi görmek için uğraşmadım. Artık kabul etmeliyim ki sahip olduğum genetik yapıyla, kötü yetiştirilmem birleşti ve perfect storm meydana geldi. Sağ kaldım belki ama uzun süre de yoğun bakım da yattım.


Bu hayattan nasıl ders çıkarılır. Evrimi bilmek tutkularınızı bulmanızda nasıl yardımcı olur onu da bir sonraki yazıda yazacağım. Gerçekten yorucu bir yazı oldu.


Bütün canlılar atalarının izlerini taşır. Bizler de atalarımızın hem fiziksel hem de kişiliksel yönlerini az veya çok taşıyoruz. Hepimiz müthiş bir karışımın ürünleriyiz.
İnsanın Soy Ağacı
 

Evrimle İlgili Kaynaklar:

Evrimin Mekanizmaları: https://evrimagaci.org/evrim-mekanizmalari-1-evrimi-tetikleyen-mekanizmalar-nelerdir-104

bottom of page