top of page

Tarikatların Zihin Kontrolüyle Mücadele Dördüncü Yazı

Bir yandan kitabı okuyup, çevirmeye devam ediyorum bir yandan da buraya görüşlerimi de aktaracak şekilde yazıya döküyorum. Çeviri aşamasında 60'lı sayfalardayım. O kadar heyacanlandırıcı şeyler okudum ki. Biran önce bana evreka dedirten o bilgileri buraya da aktarmak istiyorum. Ama önce kaldığımız yerden devam etmem gerekiyor. Hala 3. bölümdeyiz, alt başlıkları aktararak devam edeyim. Şimdiye kadar hangi başlıkları geçtik sırada ne var görelim.


DÖRT ANA KÜLTÜR TÜRÜ

İŞE ALIM: NASIL YAPILIR

NEDEN BU KADAR BAŞARILILAR?

FOBİLER: TARİH ÜYELERİNİN ÖZGÜRLÜKLERİNİ ELDEN ÇIKAN GÜÇ

Bu dört başlığı geçtik.

BİLİNÇDIŞI ZİHİN: YARATICILIK VE KIRILGANLIĞIN ANAHTARI

TEMEL TARİKAT İŞE ALIM YAKLAŞIMLARI

TARİKAT YAŞAMI: İLLÜZYON VE İSTİSMAR


Sayfa 46:

BİLİNÇDIŞI ZİHİN: YARATICILIĞIN VE KIRILGANLIĞIN ANAHTARI

Hepimizi bu etki süreçlerine karşı bu kadar savunmasız kılan nedir? Cevap zihnin kendi doğasında yatmaktadır. Zihin, hayatta kalmak için inşa edilmiş inanılmaz derecede sofistike bir biyobilgisayar olarak tanımlanmaktadır. Kişinin ihtiyaçlarına olduğu kadar çevreye de yaratıcı bir şekilde uyum sağlama ve yanıt verme becerisiyle dikkat çekicidir. Zihnimiz her saniye bilgi selini süzer, böylece önemli olduğunu düşündüğümüz şeylerle başa çıkabiliriz.
Zihnimiz görüntüler, sesler, duygular, tatlar ve kokular olarak depolanan devasa bir bilgi deposudur. Sistematik olarak, tüm bu bilgiler anlamlı yollarla birbirine bağlanır. Benlik duygumuz yıllar süren yaşam deneyimimiz boyunca gelişir. Büyüdükçe ve değiştikçe, kendimiz ve dünya hakkındaki inançlarımız da değişir. İnançlarımız, bilgiyi işlemenin yanı sıra davranışlarımızı belirlemenin de başlıca aracı olarak hizmet eder.
Belli bir derecede bilinçli kontrolümüz vardır, ancak çok daha fazla konu bilinçdışı olarak kontrol edilir. Bilinçli zihin dar bir dikkat alanına sahiptir. [.....] Bilinçdışı zihin bilginin birincil yöneticisidir.

Burada bir not düşmek istiyorum. Bilinçdışı olarak çevirdiğim kelime unconscious. Bu kelime sözlükte bilinçsiz olarak geçiyor. Ben bilinçsiz demedim. Freud'a bağlı kalarak bilinçdışı demeyi tercih ettim. Bilinçaltı şeklinde çok yaygın başka bir kullanım daha var ama o kelimenin karşılığı subconscious. Bilincinde olmadığımız anlamına gelen bilinçdışı kavramını bu şekilde kullanmaya devam edeceğim.

Zihinsel resimler yapmamızı ve bunları "gerçek" olarak deneyimlememizi sağlayan yaratıcı bilinçdışımızdır. [.....]. Bu hayal kurma ve görselleştirme kapasiteleri herkesin içinde mevcuttur ve insan olmanın temel bir bileşenidir. Hepimiz hayatımızda daha mutlu zamanların hayalini kurmuşuzdur - belki "mükemmel" kişiyle tanışmak, belki de piyangoyu kazanmak. Ancak hipnoz, bilinçdışımızda bizi köleleştirmek için kullanılabilecek bir fantezi dünyası yaratmak için de kullanılabilir.
Biz büyüdükçe, zihin önceki anıları silmez: çok sistematik bir şekilde onların üzerine yeni deneyimler ekler. [...] Çocukluk anılarımız, hipnotik tekniklerle yararlanılabilecek geniş bir depo oluşturur. [....] Çocukken, nihai otorite figürleri olarak ebeveynlerimize çaresizce bağımlıydık.

Bilincinde olan, ne yaşadığının farkında olan insanı kandırmak güç. Türkiye'de yaşayan insanları başka bağlamlarda çocuğa benzettiğimi hatırlayarak, konuyu bu açıdan ele aldığımda resim daha bir netleşiyor. Dindar insanların büyüyemediklerini, hep çocuk kaldıklarını bu anlamda da tekrar ele almak gerekiyor.

Zihnin, tüm gücüne ve yeteneğine rağmen, zayıf yönleri de vardır. Düzgün çalışması için tutarlı bir bilgi akışına bağımlıdır. [.....] bir kişiyi duyularının tutarlı olmayan bilgilerle aşırı yüklendiği bir duruma sokun ve zihin koruyucu bir mekanizma olarak "uyuşacaktır". Kafası karışır, bunalır ve kritik yetileri artık düzgün çalışmaz. Bu zayıflamış durumda insanlar başkalarına karşı çok telkin edilebilir hale gelirler.
Zihin, gerçekliği yapılandırmak için referans çerçevelerine ihtiyaç duyar. Referans çerçevesini değiştirdiğinizde gelen bilgi farklı bir şekilde yorumlanacaktır. Örneğin Yahudi sünnet törenini ele alalım. Kültürel anlamını ve tıbbi avantajlarını ortadan kaldırırsanız, savunmasız bir erkek çocuğa yapılan bir saldırıya dönüşür. İnanç sistemimiz bilgiyi yorumlamamızı, karar vermemizi ve inançlarımıza göre hareket etmemizi sağlar. İnsanlar bir zihin kontrol sürecine tabi tutulduklarında, çoğu deneyim için herhangi bir referans çerçevesine sahip değildir ve sonuç olarak genellikle grup tarafından kendilerine verilen referans çerçevesini kabul ederler.

İnsan gereğinden fazla abartıyor kendisini. Tamam bazı üstün yanlarımız var ama derinlemesine incelediğimizde o kadar çaresizi ki. Bize doğru diye yutturulan haplarla yaşamaya devam ediyoruz. Gerçeklikle ilgili sorgulama yapmaktan bile korkuyorum. Bana söylenen şeylerin ne kadarı manüplasyon. Acaba inandığımı sandığım şeyler geçekten doğru mu? Bu soruları sormadan yaşamaya devam ediyor insanlar. Çünkü acı gerçek şu ki ortalama insanın idrak kapasitesi çok sınırlı. O yüzden en basiti ile yetinip, en kolayını yapmaya devam ediyor.

Karar verirken genellikle doğru olduğuna inandığımız bilgileri temel alırız. Önümüze gelen her bilgiyi doğrulamak için zamanımız yoktur. [......] Eğer her şeye güvenmeseydik, paranoyak olurduk. Diğer uçta ise her şeye ve herkese güvenecek olsaydık, saf olur ve hayatımızın geri kalanında istismar edilirdik. Bu nedenle hayatımızı şüphecilik ve güven arasında bir dengede yaşamaya çalışırız. Açık fikirli bir kişi bu sağlıklı denge içinde yaşamaya çalışır.

Az önce yazdıklarım da tam bu denge ile ilgili. Bu dengeyi beceren insan sayısı genel nüfusa kıyasla çok azdır diye düşünüyorum.

Dolandırıcılar profesyonel yalancılardır. [.....]Kişinin savunmasının aşılmasını sağlayan bir "insaniyet" sergilerler. Genellikle çok iyi konuşurlar ama çok kurnaz görünmezler. [.....]
Herkes, hoşuna gitsin ya da gitmesin, zihin kontrolüne karşı savunmasızdır. Herkes mutlu olmak ister. Herkesin şefkate ve ilgiye ihtiyacı vardır. Herkes hayatta daha iyi bir şeyler arar: daha fazla bilgelik, daha fazla bilgi, daha fazla para, daha fazla statü, daha fazla anlam, daha iyi ilişkiler veya daha iyi sağlık. Bu temel insani nitelikler ve ihtiyaçlar tam da tarikat işe alımcıların avladıkları şeylerdir. Çoğunlukla insanların tarikatlara katılmadığını hatırlamak önemlidir. Tarikatlar insanları devşirir/üye yapar/işe alır.

İnsani zaaflarımız o kadar çok ki. Yaşama işini tek başımıza doğru dürüst beceremediğimiz için, birilerine muhtaç olduğumuz için, "o birileri" de bu açığımızı kullanıyorlar. Zihnimizi gel kontrol et diye davetiye çıkarıyoruz resmen. Bu yüzden bu kadar dolandırıcı ile dolu bir ülkede yaşıyoruz. Çiftlik Bank işini yapan adama bile kanıyoruz çünkü bir şekilde "ayakkabını yalarım", "götünün kılıyım" dedirtecek bir zihin yapısına sahibiz.


Bursa'daki bir tarikatta yaşananlara inanamamıştım. Hala da düşündükçe nasıl olabilir diye afallıyorum. Tarikat şeyhi önce bir kadınla cinsel ilişkiye giriyor. Güya o kutsalmış da, onunla sevişen cennete gidermiş vs. Kadınla seviştiği yetmiyor kadının kocası ile de sevişiyor, o da yetmiyor kocanın erkek kardeşi ile de. Yani aile boyu "elden" geçiriyor herkesi. Zihin kontrolünün aslında birileri için hiç de zor bir iş olmadığının kanıtıdır bu.


Sıradaki alt başlıkla devam edelim.


Sayfa 48-49-50:

TEMEL TARİKAT İŞE ALMA YAKLAŞIMLARI

Tarikatlara katılım konusunda nasıl daha bilinçli olunabilir? Bunun en iyi yolu, tarikatların üyelik çağrılarını hangi yollarla yaptıklarını anında fark edebilmektir. İnsanlara üç temel yolla yaklaşılır: halihazırda üye olan bir arkadaş veya akraba tarafından, onlarla arkadaş olan bir yabancı (genellikle karşı cinsten biri) tarafından veya konferans, sempozyum veya film gibi tarikat destekli bir etkinlik aracılığıyla.
Çoğu zaman kişi üye yapıldığından şüphelenmez. Arkadaş ya da akraba sadece bazı inanılmaz içgörü ve deneyimlere sahiptir ve bunları paylaşmak ister ya da "sadece fikrinize ihtiyacı olduğunu" söyler, yardımınıza ihtiyacı varmış gibi davranır ama sizi bir telkin seansına sokmak niyetindedir. Eğer işe alan kişi bir yabancıysa, çoğu zaman iyi bir arkadaş edindiğinizi düşünürsünüz.
Mevcut ve eski tarikat üyeleri üzerinde yapılan anketler, yıkıcı tarikatlara alınan kişilerin çoğunun hayatlarında stresin olduğu hassas bir dönemde kendilerine yaklaşıldığını göstermektedir. Stres genellikle yeni bir şehre taşınmak, yeni bir işe başlamak, bir ilişkiden ayrılmak, mali istikrarsızlık yaşamak veya sevilen birini kaybetmek gibi bir tür büyük geçişten kaynaklanmaktadır. Bu gibi durumlarda insanlar aşırı yüklenmiş veya zayıflamış savunma mekanizmalarına sahip olma eğilimindedir. Yıkıcı tarikatları nasıl tespit edeceklerini ve bunlardan nasıl kaçınacaklarını bilmezlerse, kolay av olurlar.
Tarikata katılımın kendiliğinden gerçekleşmediğini bilmek önemlidir. Bu, insanlara başkaları tarafından dayatılan bir süreçtir.[.......]

Dayatma konusuna özellikle duyarlıyım. Çünkü kendi hayatımızı yaşayamamamızın arkasında maruz kaldığımız dayatmalar var. İster tarikat olsun ister başka bir konu nerede dayatma varsa o yanlıştır.

Tarikatların genellikle ciddi duygusal veya psikolojik sorunları olanlar gibi kendilerine yük olacak kişileri aralarına almaktan kaçınmaları ilgi çekicidir. Tarikat yaşamının yorucu taleplerine dayanabilecek insanlar isterler. [....] Bildiğim kadarıyla, tarikatlarda neredeyse hiç engelli insan yok, çünkü onlarla ilgilenmek zaman, para ve çaba gerektiriyor.

Çok fazla araya girecek bir durum yok. Elimden geldiği kadar konuyu anlamamızı sağlayacak kadar alıntı yapmaya çalıştım. Tek söyleyebileceğim, bize kimin neden yanaştığını fark etmemiz gerekiyor. Saflığın alemi yok.


Bu bölümdeki son alt başlığa geldik.


Sayfa 50:

TARİKAT YAŞAMI: İLLÜZYON VE İSTİSMAR

Bir kişi yıkıcı bir tarikata katıldığında, ilk birkaç hafta ya da ay boyunca genellikle bir balayı dönemi yaşar. Kendisine kraliyet ailesindenmiş gibi davranılır. Grupla birlikte yeni bir hayata başlarken kendisini çok özel hissetmesi sağlanır. Yeni üye, gruptaki yaşamın gerçekte nasıl olacağını henüz deneyimlememiştir.
Çoğu tarikat üyesi size "hayatlarında hiç olmadıkları kadar mutlu" olduklarını söylese de, gerçek ne yazık ki farklıdır. Yıkıcı bir tarikatta yaşam çoğunlukla fedakârlık ve acı dolu bir yaşamdır. Yıkıcı bir tarikatta tam zamanlı olarak yer alan kişiler totalitarizm altında yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bilirler, ancak kendilerine neler olduğunu objektif olarak göremezler. Grup tarafından yaratılan bir fantezi dünyasında yaşarlar.

Uzun bir bölümü olduğu gibi atladım. İnsanların nelere maruz kaldıklarına dair örnekler veriyordu.

Sayfa 52:

Yıkıcı tarikatlarla uğraşırken farkına varılması gereken belki de en önemli şey hepimizin savunmasız olduğudur. Kendimizi korumak için yapabileceğimiz en fazla şey, yıkıcı tarikatların işleyiş biçimleri hakkında kendimizi iyice bilgilendirmek ve katılmak isteyebileceğimiz herhangi bir gruba yaklaşırken "iyi tüketiciler" olmaktır. Bir tür büyük gruba dahil olmak isteyen veya olağandışı stres dönemlerinden geçen kişilerin arkadaşları veya akrabaları, bu kişilerdeki ani kişilik değişikliklerine karşı tetikte olmalıdır. Tanıdığınız birinin bir zihin kontrol örgütünün etkisi altına girmeye başladığından şüpheleniyorsanız, yetkin yardım almak için hızlı hareket edin. Tıbbi sorunların çoğu erken teşhis ve tedaviye daha iyi yanıt verir ve aynı ilke yıkıcı tarikatların sorunları için de geçerlidir.

Bu bölüm çok çarpıcı tespitlerin olduğu bir bölüm değildi. Daha çok tarikatların iç yapısı, işleyiş sistemi vb. konularla ilgili idi. Benim asıl ilgi alanım sonraki bölümlerde başlıyor. Fakat ne ile muhatap olduğumuzu görmek açısından bu giriş niteliğindeki kısmı ele almak zorundaydım.


Sonraki Bölüm Zihin Kontrolünü Anlamak. Yani asıl konuya geliyoruz.



Bilincinde olmadığımız (bilinçdışı) hayatımız bizi ne kadar etkiliyor
Bilincinde olmadığımız (bilinçdışı) hayatımız bizi ne kadar etkiliyor

bottom of page