top of page

Poor Things (Zavallılar) Filmi

NOT: Bu notu yazının tamamı bittikten sonra yazıyorum. Aslında bu yazı bir film inceleme yazısı değil. Dakika dakika filmi anlattım. Dolayısı ile filmi izlemek isteyenlerin kesinlikle yazıya devam etmemesi gerekiyor. Aslında bu yazı filmi izleyenler için de bir şey vaad etmiyor. Çünkü filmle ilgili yaptığım yorumlar yok denecek kadar az. Peki o zaman bu yazının amacı ne?

Az da olsa film hakkındaki görüşlerimi göreceksiniz ama esas olarak filmden önemli bulduğum sahneleri göreceksiniz. Bunlar benim bakış açımdan filmdeki etkileyici, anlamlı, değerli sahneler. Lanthimos bu filmle çok şey anlatmış. O kadar yüklü bir film ki her sahneden bir şey çıkarmak mümkün. Ben de öyle yaptım zaten.

Yorgos Lanthimos’un yönettiği Poor Things filminden koroda tanıştığım Çağın sayesinde haberim oldu. Bir kaç arkadaş güzel bir mekanda bir şeyler içtik ve onlar bu film hakkında konuştular. Sağolsunlar bana spoiler vermemek için ellerinden geleni yaptılar. Ben de bir an önce filmi izleyip görüşlerimi yazmak istedim.

Yorgos Lanthimos’un daha önce 2015 yapımı The Lobster filmini izlemiştim. Aklımda çok şey kalmadı ama o filmin çok ironik olduğunu hatırlıyorum. Çok eleştirel bir bakışı vardı. Özellikle kadın erkek ilişkilerine bakışı ve toplumun içinde bulunduğu durumu eleştirmesini hatırlıyorum. Biraz zorlayıcı gelmişti bana. Fakat film genel olarak iyiydi diye kalmış aklımda.

1. GİRİŞ



Bu filme gelirsek ilk sahne sanki yorgan desenine benzer motiflerle açıldı ve mavili bir kadının arkadan görüntüsü ile devam etti. Kadının suya atladığını gördük ve sahne bir anda değişti. Siyah beyaz oldu. Bir kadın (Emma Stone) görüyoruz piyano başında oturuyor. Kadının kıyafeti alışılmadık. Bir Şeyler çalıyor ama çok da anlamlı değil çaldıkları. Hatta biraz rahatsız edici. Bu sırada bir erkeğin (Willem Dafoe) merdivenlerden inerek onun bulunduğu odaya geldiğini görüyoruz. Bu kişi yüzü derin yara izleri dolu bir adam. İlk Yarattığı his çirkin bir yüz hissi. 

Piyano çalan kızı kapı deliğinden izliyormuşuz hissi veren bir kamera görüntüsü ile görüntü değişiyor. Kadın ayakları piyanonun üzerinde saçma şeyler çalmaya devam ederken az önceki kapı deliği gözetleme hissi veren kamera kullanılarak sahne değişiyor. Bu kamera tercihlerinin sebebini merak ederek izlemeye devam ediyorum.





Bu sahnede de kadın garip hareketler yapmaya devam ediyor. Sanki bir zeka problemi varmış hissi uyandırıyor. Kocaman yemek masasında karşısında yaralı yüzlü adamla, garip davranışlı kız yemek yiyorlar. Kız yediği yemekten pek memnun değil gibi.

Bir süre sonra adam garip bir şey yapıyor. Garip bir ses çıkararak ağzından bir baloncuk çıkarıyor.



Bu sırada adamın garip bir cihaza bağlı olduğunu görüyorum. Borularla birbirine bağlı bir sistemden çıkan hortumlar adamın oturduğu yere uzanıyor. Adam o baloncuğu çıkarttıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi yemeye devam ediyor ve kız alkışlıyor. 

Sonraki sahnede adam o garip mekanizmayı vücuduna bağlayan aparatı vücudundan söküyor. Kızın yanına gidiyor ve alnından öpüyor. 

Sonraki sahnede kız adamın arkasından ba-ba-ba şeklinde seslenirken yürümekte zorluk çektiğini görüyoruz. Adam evden çıkıyor ve kız kapıda kalıyor. Kızın peşinden yürüyen kaz başlı köpek vücutlu canlı dikkatimizi çekiyor.



Kız adamın gitmesini istemiyor gibi duruyor. Adam da zaten evden kızdan kaçar gibi bir anda çıkıyor. 

Sonraki sahnede yaralı yüzlü adamın bir grup öğrenciye ders anlattığını görüyoruz. Adam merkezde ve dinleyiciler onun çevresinde. 




Adamın çok iyi bir cerrah olduğunu öğreniyoruz ve dersi dinleyenler arasında bir tabakalaşma olduğunu anlıyoruz. Bir grup kibirli tavırlı öğrencinin bir başka öğrenciyi (Ramy Youssef) aşağılayan tavırlarını görüyoruz. Aşağılanan genç ders anlatan cerraha hayran olduğunu belli ediyor konuşmalarından.

Sonraki sahnede yaralı yüzlü cerraha hayran olan gençle cerrah yolda yürüyorlar ve cerrah onun bir makalesinden etkilendiğini söylüyor. Ve kendisine asistanlık yapmasını teklif ediyor. Bu sohbet sırasında cerrahın kendisini tanrıyla eş tuttuğunu gösteren bir espiri yaptığına şahit oluyoruz.

Sonra cerrahla genç adamın evine geliyorlar. Aynı esnada evde kızın tabakları yere attığını ve hizmetçinin bu durumu kanıksamış gibi izlediğini görüyoruz. Eve girdiklerinde kız çok seviniyor ve tanrı, tanrı diyerek adamın üstüne atlıyor. 

Sonra yanındaki genci görüyor ve aniden bir yumruk atıyor gencin suratına. Gencin burnu kanarken kız “popo” yada “ama” anlamına gelebilecek  “butt” yada “but” sesini çağrıştıran bad gibi bir kelime söylüyor ama babası kızı “blood” diyerek düzeltiyor. Burnu kanayan genç şaşkın kıza bakarak, “ne kadar güzel bir gerizekalı” diyor. Yaşanan absürtlükleri şaşkınlıkla izliyoruz. Kız dans ederek yanlarından uzaklaşırken cerrah kızın zeka yaşıyla biyolojik yaşının aynı olmadığını, gelişme görüldüğünü ama bunun yavaş olduğunu söylüyor. Kızın gelişimini gözlemlemek için ondan yardım istiyor. Burada kızın adının Bella olduğunu öğreniyoruz. Tam o esnada kız “viii” gibi bir ses çıkararak ayakta yere işiyor. Kızın zihinsel yaşı sanki 2-3 yaşmış gibi bir izlenim aldım.

Filmde 9. dakikaya geldik. Bu ana kadar olan kısımla ilgili filmin bilimkurgusal öğeler içerdiğini söyleyebilirim. Özellikle adamın ağzından baloncuk çıkarması, adamın vücuduna bir makinanın bağlı olması ve kaz başlı köpek filmdeki gerçek üstü sahnelerdi. Kızın biyolojik yaşı ile davranışları arasındaki uyumsuzluk, cerrahın çok çirkin olması da diğer dikkat çekici durumlar. Son olarak cerrahın çok başarılı bir cerrah olması ve kendisini tanrı olarak görmesi. 

—------------------

Film kızın sabah uyanması ile devam ediyor. Bir bebek gibi davranıyor. Genç doktor, kızı tüm ayrıntılarıyla gözlemlemeye devam ediyor. 

Sonraki sahnede cerrah bir adamı ameliyat ederken kız da aynı ortamda bulunuyor. Eline bir bistüri alıp kesmek istediğini söylüyor. Cerrah sadece ölüleri kesebileceğini canlılara izin olmadığını söylüyor. Kız birçok ölü bedenin olduğu tarafa gidip bir adamın penisi ile kısa süre oynadıktan sonra suratına kesici aleti sokup çıkarmaya başlıyor. Bu sahneler çok rahatsız edici. 






Burada yaşanan şeyin aslında ahlaken yanlış olması ama bu durumu engellemek için herhangi bir şey yapılmıyor oluşu çok rahatsız edici. Bir kişinin bunu yapmasına izin verilmemeli hissi le izliyorum. Ayrıca kızın yüzünde yaptığından aşırı zevk alıyor olduğunun görünmesi de huzursuzluğu katlıyor. Yani kız bu hareketi zevk almak için yapıyor halbuki küçük bir çocuk bunu yapmazdı, yapsa bile zevk almazdı. Bunu bir oyun gibi algılıyor olması mümkün. Ve babasının yaptığı şeyi taklit ediyor olması da mümkün ama bıçakları saplarken yaşadığı zevk çok itici. Sanki orgazm olur gibi.

Sonraki sahnede kız devasa bir bisiklete binerken köpek gibi havlayan bir horoz görüyoruz. Kız o hayvana dog’la duck arası bir telafuzla hitap ediyor. Sonraki sahnede yine farklı hayvanlar görmeye devam ediyoruz.  Ördek başlı keçi vücutlu yada köpek başlı ördek vücutlu hayvanlar görüyoruz.




Bu esnada genç doktor sürekli gözlemliyor. Ve notlar tutuyor. Kızın öğrendiği kelime sayısından saç uzunluğunun gelişimine kadar her konuda notlarını doktora sunuyor ve adama kızın nereden geldiğini soruyor. Bu ilginç bir soru. Neden kızın bir annesinin olabileceği gibi ilk akla gelen şey yerine onun nerden geldiğini sorması ilginç. Cerrah da bu soruya işinle ilgilen seni ilgilendirmeyen konuları boşver diyor.





Adam kıza bir masal okuduktan sonra kız adama “ben nereden geldim” diye soruyor. Adam kızın anne babası olmadığını onun öksüz olduğunu söylüyor. Kız, “anne babamı sen mi kestin” diye soruyor, adam “hayır” diyor “onlar dostumdu, onlar cesur kaşiflerdi” diyor. Güney Amerika'da bir toprak kaymasında hayatlarını kaybetmişler. “Bilimin sınırlarını zorladılar ve bedelini ödediler” diyor. “Sana bakmam için seni bana yolladılar“ diyor. Bu diyalogdan sonra az önceki sahnede genç doktorun neden kızın nereden geldiğini sorduğunun da sebebi anlaşılmış oluyor.




Bu sahneden neyin ne olduğunu daha net şekilde görmeye başlamış olduk. Kız bir kaşif ailenin çocuğu ve ailesi ölmüşler. Bu cerrah da bu ailenin yakın arkadaşı olduğu için kızı ona emanet etmişler. Kızın beyin gelişimi ile vücut gelişimi arasında uyumsuzluk var. 

—------

Sonraki sahneden kız ve genç doktor bir haritanın başında oturmuş konuşuyorlar. Kız harita bir yerler gösteriyor ve genç hekim kıza  oraların adını söylüyor. Ve kız dünyaya bakacağım diye evin çatı katına çıkıyor.




Kız çatıdan dünyaya bakarken müthiş bir heyecan yaşıyor ve bu sırada ensesindeki küçük bir ameliyat izi göze çarpıyor.

Sonra kızın sarsak yürüyüşü ile tanrı diye seslendiği cerrahın yanına gittiğini görüyoruz. Cerrah hizmetçisi ile birlikte saçı yanan bir kadının başındalarken kız ona dışarıya gitmek istediğini söylüyor. Cerrah buna izin vermek istemediğini söylüyor ama kız etraftaki şeyleri kırıp dökmeye başlayıp dışarıya çıkmak istediğini ısrarla söylüyor.

Sonraki sahnede sokağı görüyoruz ve yönetmen bir kez daha izleyiciyi şaşırtıyor. At arabası olduğunu düşündüğümüz bir aracın aslında buhar motoru ile çalışan bir araç olduğunu görüyoruz.




Ama hemen arkasından normal at arabalarını da görünce bir kez daha şaşırıyoruz. Bu atsız at arabasının doktora has bir şey olduğunu anlıyoruz.


Arabada giderlerken kız dışarıya bakmak istiyor ama doktor izin vermiyor. Dışarıda onu öldürebilecek tehlikeler olduğunu söylüyor ve kızı korkutuyor. Genç doktor tam bunun yanlış olduğunu söyleyecekken cerrahla göz göze geliyor ve konuşmasını engelliyor.




Sonraki sahnede bir ormanlık alana gittiklerini görüyoruz. Kız aşırı mutlu oluyor ve heyecanlanıyor. İlk kez doğaya çıkmanın ve yeni şeyler görmenin heyecanını yaşadığını görüyoruz. Bu sırada genç doktor kıza bir kurbağa gösteriyor ve kurbağayı gören kız bir onu bir çırpıda öldürüyor. 

Bu kızın içinde neden öldürmeye karşı böyle bir istek var anlayamıyorum. Neden öldürmeyi bu kadar normalleştirilmiş durumda?

Sonra Bella cerrahın elinin baş parmağındaki derin yaranın sebebini soruyor ve doktor bunun çocukluğunda babasının yaptığı bir deney olduğunu söylüyor. Aslında inanılmaz derecede büyük bir acımasızlık olan bu durumu sanki normal  bir şeymiş gibi anlatıyor. Genç hekim cerrahın bu durumu bu şekilde nomalleştirmiş olmasına inanamayan gözlerle bakıyor. 

Sonra piknik yaptıkları yere birilerinin geldiğini görünce fırtına geliyor diye bir bahane uydurarak cerrah kalkıyor. Genç doktor neden kızı korkuttuğunu sorunca cerrah onun bir deney olduğunu ve deneyin başarılı olması için kontrol edilmesi gerektiğini söylüyor.

Sonra arabada gittiklerin görüyoruz. Yol kenarındaki dondurmacıları görünce Bella dondurma yemek istiyor. Adam halkın kendisinden korktuğunu bu yüzden aralarına karışmak istemediğini söylüyor. Bella onun güzel olduğunu söylüyor. Sanki köpek gibi yüzü olduğunu söylüyor. Ve inmek ve dondurma yemek istediği konusunda ısrar ediyor. Adam buna izin vermeyince kız çılgına dönüyor. Sağa sola tekme yumruk sallıyor ve onu zorla arabanın içinde tutuyorlar. Kızı sakinleştirmek için cerrah ona bir kimyasal koklatıyor ve kız bayılıyor.

Sonraki sahneden genç doktorun kızı odasına taşıdığını görüyoruz. Yatağına yatırırken göğsü açılıyor ve kızın memelerine kısa süreliğine takılıyor doktorun gözü. Sonra hizmetçi kızı soyuyor ve yatağına yatırıyor.

Sonraki sahnede genç doktorun cerrahın çalışma odasını karıştırdığını görüyoruz. Bir delil bulmak ister gibi. Beyin ameliyatını gösteren bir defter buluyor tam onu okurken içeriye cerrah giriyor. Genç ona kıza ne yaptığını soruyor. “Açıklayın yoksa polise giderim” diyor. Cerrah, “anlatırım, zira mutlu bir hikaye” diyor ve bir anda görüntü renkleniyor. 

Filmin 22. dakikasındayız.




Bu sahne filmin en başındaki sahne. Şöyle yazmıştım bu yazının başında: “mavili bir kadının arkadan görüntüsü ile devam etti. Kadının suya atladığını gördük ve sahne bir anda değişti.”

Ve kızın hikayesini anlatıyor. İntihar eden kızı cerraha getiriyor birisi. Ve hayata döndürdüğü takdirde onun bir tımarhaneye yada hapishaneye  kapatılacağını söylüyor. Çünkü o dönemlerde intihar suç yada delilik olarak görülüyormuş. O da bu olayı bir kader olarak görmüş. Ölü bir beden içinde canlı bir bebeğin onun önüne gelmiş olmasını bir şans olarak görmüş. Bebeğin beynini çıkarıp kadının ki ile değiştirmeye ve onu gözlemlemeye karar vermiş.

Kadını ameliyat ediyor ve elektrik veriyor.


Genç doktor kadının bundan haberi olup olmadığını soruyor. Doktor hayır diyor. Bella’sız bir dünya nasıl olurdu diye soruyor.

Tamam kadın ölmüş de bebeğin hayatını çalmak ne demek? Bu konu hakkında cerrahın kafasında bir soru işareti yok anladığım kadarı ile.


Bu sahneden sonra tekrar siyah beyaz görüntüye dönüyoruz. Bella uykudan uyanıyor. Neredeyse 1 dakikaya yakın Bella’nın ayaklarını gösteriyor yönetmen bize. Neden böyle bir şeyi tercih etmiş anlayamıyorum. Ama sonra yüzüne odaklandığında bir şeyi hissediyorum ama tam netleşmiyor ve o netleşmeyen his sonraki sahnede netleşiyor. Kahvaltı yaparken görüyoruz. Bir elmayı alıp cinsel organına götürüyor ve anladığımız kadarı ile onu sokmaya çalışıyor ve zevk almaya başlıyor. Böylece mastürbasyon yapmayı keşfediyor.

Bu esnada hizmetçi yanına geliyor ve mutlu olmayı keşfettiğini onun asık suratını da düzeltebileceğini söylüyor. Kadının gözlerini kapatmasını söylüyor ve onun cinsel bölgesini ellemeye çalışıyor kadın doğal olarak buna tepki gösteriyor. Sesleri duyan genç doktor odaya gelip ne olduğunu sorunca kız yeni keşfini ona bir salatalıkla göstermeye başlıyor. Genç, durmasını medeni toplumlarda halk içinde böyle şeyler yapılamayacağını söylüyor.

Sonra sahne değişiyor. Cerrah, genç doktor ve Bella yemek masasındalar. Genç doktor cihazı neden kullandığını soruyor. Cerrah kendisi çocukken babasının vücudundan bir şeyleri çıkardığını bu yüzden yemekleri sindiremediğini bunun için bu cihaza ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Bella'nın neden yemek yemediğini sorunca kız tabağı yere atıp odadan çıkıyor. Bu arada kızın konuşma yeteneği de oldukça gelişmiş durumda. 

Kızın odadan çıkmasının ardından cerrah genç doktora ikisinin arasında bir aşk sezdiğini söylüyor. Kızın ona aşkla baktığını söylüyor ve evlenmelerini istiyor. Genç de ona karşı hislerinin olduğunu itiraf ediyor.  Cerrahın Bella’yı metresi olarak kullandığını düşündüğünü söylüyor. Cerrah bunun mümkün olmadığını hadım edildiğini söylüyor. Babalık hislerini baskın olduğunu söylüyor.

Erkeklerin hatta herkesin cinselliğinin ahlaksızca olduğunu söylüyor.




Genç doktorun Bella ile konuşmasına şahit oluyoruz. Kendisi ile evlenmesini istediğinde Bella hemen hadi birbirimizin cinsel bölgelerine dokunalım diyor. Genç onu reddediyor ancak evlendikten sonra olur diyor. Bu sırada cerrah genç doktora bir şart koşuyor. Evlendikten sonra yanımda yaşamanız kaydıyla bu ilişkiyi onaylarım diyor.

Sözleşmeyi hazırlayan avukatı (Mark Ruffalo) görüyoruz sonraki sahnede. Böyle bir sözleşme hazırlattığınıza göre kadın çok değerli olmalı diyor avukat. Çişim geldi bahanesi ile cerrahın yanından ayrılıyor. Bella'yı odasında buluyor ve kızın hapsedileceğini ona söylüyor. Kızın vajinasına bir çimdik atıp onun yanından ayrılıyor. Kız ne yaşadığından habersiz şaşkın şekilde orada kalakalıyor.

Sonraki sahneden Bella kendisi ile oynarken avukatın penceresine tırmandığını görüyoruz. Kızın odasına girmek istiyor ama kızın camları kilitli. Çatıda buluşuyorlar. Kendisini tatmin ederken izleyip izlemediğini soruyor, yaptığının medenice olmadığını bildiğini söylüyor.

Avukat, medeniyeti umursamadığını söylüyor. Medeniyet sıkıcı diyor. İnsanın ruhunu öldürüyor diyor. 



Bella'nın verdiği cevap ilginç bir hal alıyor. Tanrı ruha inanmaz diyor. Tabi onun kastettiği şey gerçek anlamda bu değil. Çok garip bir kelime oyunu içinde buluyoruz kendimizi. Onun tanrı dediği aslında cerrah.



Adam doğal olarak, “tanrı ruhun fikir babasıdır diye biliyorum” diyor. Kız Godwin Baxter mı diye hayretle sorunca konu netleşiyor. 

Avukat kızın orada tutsak olduğunu ve onu özgürleştirmek istediğini söylüyor. Kızın içinde bilinmeyeni bulmaya yönelik açlığın olduğunu söylüyor. Cuma günü Lizbon’a gideceğini onunla gelmesini söylüyor. Kız Tanrının buna izin vermeyeceğini söyleyince adam bu yüzden ona sormuyorum diyor.

İçinde tanrı geçen tüm cümleler konunun felsefi boyutunu tartışmaya açıyor. Tanrı olarak gördüğümüz şey her neyse biz onun tutsağı durumuna mı gelmiş oluyoruz. 

Kız kendisini onunla güvende olmayacağını söylüyor. Adam da bunu onaylıyor.

Sonraki sahnede Bella cerraha bu akşam Duncan’la gizlice kaçacağım diye haber veriyor. Beni durdurmak istersin diyor. Cerrah tabi ki tutacağım seni diyor. Kız beni çok sıkı tutuyorsun diyor. Denizlere açılmak istiyorum diyor. Cerrah, kızı sen, ben ve Max birlikte gezeriz diye ikna etmeye çalışıyor.

Max’le evleneceğim o bu iş için uygun gibi duruyor ama önce Duncan’la macera yaşayacağım diyor. 



Burada çok ilginç bir tespit yapmış oluyor. Evlenilecek erkek vardır, eğlenilecek erkek vardır!. Kız da bir şekilde bunun farkında ve bunu bu şekilde dile getiriyor.

Benim incinmem onun umrunda değil gibi diyor. Ama yine de enteresan olacak. 

İşte burada hangi ihtiyacın giderileceği konusunu görüyoruz. Bazıları sadece macera yaşamak ister, bazıları da güvenli limanlarda gezmek. 

Bella, Beni öp ve benimle vedalaş eğer bunu yapmazsan içim nefretten çürüyecek diyor.

Sonraki sahnede Bella'nın eşyalarını topladığını görüyoruz. Max odasına giriyor ve ona valizini boşaltmasını söylüyor. Duncan’ın kadınları kandıran bir sinsi olduğunu söylüyor.

Bella genelde gözleri gözlerimde ve elleri bacak aramda diyor. Ne dediğini anlamıyorum ama bedenim ateşler içinde diyor.

Max biz nişanlıyız diyor. Bella döndüğümde evleniriz diyor.

Max bu durum kabul edilemez ona haddini bildireceğim diyor. Bella Max’in bu halinden heyecanlandığını söylüyor. Max’i kuvvetlice öpüyor ve onu bir madde ile bayıltıyor. Maceradan sonra görüşürüz diyor. 

Cerrah odaya giriyor birkaç kağıdı ona gösterip bir kıyafetin içine dikiyor. Ve odadan çıkıyor. Bella’ya Max’i bayıltma aklını cerrah vermiş olmalı. Sonraki sahnede cerrahı da yerde bayılmış gibi yatarken görüyoruz. Ama o sabah sabah Porto şarabı içtiği için yerde. 

Max neden onu durdurmadın diye soruyor. Cerrah onun özgür iradesi var diyor. Çok aptalım onu durduramadım diyor. Max dışarıda tehlike içinde diyor. Cerrah, biz bilim insanıyız, duygusallık bize yakışmaz diyor. Max umarım başına bir iş gelmez dedikten sonra sahne değişiyor.

41. dakikada sahne renklenirken Bella’nın maceraya başladığını görüyoruz. 

Bella’nın bir erkekle yaşadığı ilk orgazm bu. 

Duncan ile Bella bir kafede sohbet ediyorlar. Duncan gördüğüm en güzel kadınsın diyor. Bella hizmetçinin Duncan hakkında onun üstünde bin kadının kokusu olduğunu söylediğini söylüyor. Bu sohbet esnasında arka planda olan görüntünün bir istiridye olması ne kadar manidar bilemiyorum. Büyük bir zevkle yiyor Bella ve alem yapalım diyorlar.




Bellanın bu ani değişimine adapte olamadan bir bölümü bitirdik. Bu bölümde yeni doğan bir bebeğin gençlik aşamasına geçişini gördük sanırım. Bu bölümde yürümeyi, konuşmayı, yemek yemeyi öğrendi. Ve sonunda kadın olduğunu keşfetti. Yani çocukluktan çıktı.  


2. LİZBON



Filmin 42. dakikasına geldik. Sanki filmde yeni bir bölüm başlıyormuş gibi. Bu bölümün adı Lizbon.





Bir açık hava restoranındalar. Duncan Bella’ya bilgi veriyor. Rahibeler ve keşişler kıyafetlerini yumurta akıyla kolalar, sarısıyla da bu turtaları yaparlar diyor. Bu sırada sanki empresyonist bir ressamın resmine bakıyormuşuz hissi oluşuyor ekranda. Duncan bu turtaların nasıl yenileceğini sorunca Bella’nın verdiği cevap komik. “Sanırım ağızla” diyor. “Bunlar ısıra, ısıra, itinayla yenmez” diyor. Hayatın kendisi gibi hazla ciğerlere çekilmeli diyor. Kız daha fazla yemek isteyince adam durduruyor fazlası zarar diyor.

Burada felsefedeki ne için yaşamalıyız sorusuna verilen bir cevabı görüyoruz: Haz için, zevk için.

Duncan şimdi siesta zamanı diyor ve yine sevişmeye başlıyorlar.

Birçok sevişme sahnesinden sonra “Bella insanlar bunu neden sürekli yapmıyorlar” diye soruyor.

Duncan. “Alçak gönüllü olmayacağım bu işin en iyisi tarafından 3 defa becerildin” diyor. Büyük ihtimalle hiç bir erkek seni benim gibi tatmin etmeyecektir diyor. Senini için üzgünüm diyor. Bella da o zaman seninle sürekli bu işi yapalım diyor. Bella ben dinlendim hadi bir daha yapalım diyor. Duncan maalesef benim de limitlerim var diyor. Erkekler üst üste yapamaz diyor. Bella bu fizyolojik bir problem mi, erkeklerin bir zayıflığımı diye soruyor. Duncan sanırım öyle diye cevap veriyor. Duncan sana tavsiyem bana aşık olma yol yakınken dön diyor. sadakat bana göre değil diyor. Ve hadi uyuyalım deyip arkasını dönüyor.

Bella tabi ki uyumuyor ve sokağa çıkıyor. Yönetmen buradaki sahneleri sürekli bir yağlı boya tablo içindeymişiz gibi çekmiş. Her kare ayrı bir resim gibi.

 


Şehirde geziyor, az önce adamın fazla yeme dediği turtadan da yiyor ve yürüyor. Bu sırada bir kadının şarkı söylediğini duyuyor. Sokaktan sesler geliyor ve öylesine amaçsızca dolaşırken bir mekana çıkıyor. Yine bir tablodan alıntı gibi bir manzara. Yada sanki bir rüyadaymış hissi veren görüntüler.Bu güzel manzaraya bakarken bir anda kusuyor.







 




Sahne değişiyor ve otel odasında Ducan’ın beklediğini görüyoruz. Tedirgin bir şekilde sağa sola doğru yürürken kadının geldiğini duyunca hemen soğuk kanlı bir tavır takınıp Bella’yı karşılıyor. Nereye kayboldun diyor. Burada disappear kelimesini kullanıyor. Bella ben yok olmadım diyor. Bu fiziken mümkün değil diyor. Duncan neredeydin diye sorunca canım turta çekti ve başıma bir macera geldi diye anlatıyor Bella. Kaybolmuş ve tramvayın sesini takip ederek otele ulaşmış. Bende bir kaşif kanı var diyor. Adam bensiz dışarı çıkman tehlikeli diyor. Kadın macera yaşamak istedim bulduğum şeker ve şiddetti diyor. Kendinden memnun. Orada hemen üstünü çıkarıyor ve hemen seks yapalım diyor. 

Sonraki sahnede bir başka çiftle yemek yiyorlar. Bu sırada Bella üst üste potlar kırıyor. Sosyalizasyondan bihaber Bella, her istediğini yapabileceğini düşünüyor. Önce ağzındaki yemeği tükürüyor, sonra cinsel konularda pervasızca konuşuyor ve en sonunda tam bir bebeğe yumruk atmaya niyetlenmişken Duncan onu durduruyor. Bella’yı bir kenara çekip ona nasıl davranması gerektiğini söylüyor. Bella’nın kolunu sıkıp canını yakıyor. Onunla sert konuşuyor ve bu Bellanın hoşuna gitmiyor ve Duncan’a bir tokat atıyor. Ve sertçe onu dudağından öpüp yanından ayrılıyor.

Sonraki sahnede yine az önceki dörtlü masadalar yemeye devam ediyorlar. Bella Duncan’ın sözünü dinleyip kibar şeyler söylemeye çalışıyor ama zamanlama hatası ve uygun olmayan yerde kibar şeyler söyleyerek yine batırıyor.

Sahne değişince cerrah ve genç doktoru yemek yerken görüyoruz. Cerrah yine o garip sesi çıkararak ağzından baloncuk çıkarıyor. Bella’dan gelen bir kartpostalı genç doktora gösteriyor. Ağzına bir tramvay sokmuş şekilde bir resim çizmiş.

Sonraki sahnede Bellayı bir barda görüyoruz. Bir içki istiyor ve içkiyi hızla tüketiyor. O barda bir köşeye sızdığını görüyoruz. 

Sonra ayıkıyor ve otele dönüyor. Otelin lobisinde Duncan kaygılı şekilde onu bekliyor. Bella pervasızca acıktığını söyleyip ayağını orta sehpasına dayayıp oturuyor. Bu sırada orta yaşlı bir kadın gelip Bellaya, Victoria Blessington diye sesleniyor. Onu uzun zamandır görmediğini söylüyor. Bella şaşkın adının Bella Baxter olduğunu söylüyor. Kadın sizi o sandım deyip yanlarından uzaklaşıyor. Belli ki bu kadın Bella’nın intihar etmeden önceki halini bilen bir kişi. 

Sonraki sahnede kendilerine bir restoranda yemek söylüyorlar. Bella et, balık, tatlı bir çok şey sipariş ediyor. Duncan sipariş vermiyor. Bella Duncan’ın huzursuz olmasını kendisini macera yaşamasına bağlıyor. Bella, kafamıza göre macera yaşayacağımız konusunda anlaşmıştık diyor. Daha önce yaşamadığı şeyleri yaşamayı istediğini ama Duncan’ın öfkesinin kendisine de bulaştığını söylüyor. Duncan “nefret ettiğim eye, asalak gibi yapışan sevgiliye dönüştüm” derken restorandan gelen sesler Bella’nın dikkatini çekiyor. Duncan, “geçmişte nicelerinden zor kurtuldum” diye dert yanmaya devam ederken Bella, masadan kalkıyor.

Bella dans etmek üzere masadan kalkıyor. Çok enteresan figürlerle dans etmeye başlıyor. Duncan onu yalnız bırakmıyor. İkisi arasında bir çeşit iktidar mücadelesini hatırlatan bir “dans” başlıyor. Bella her tek başına dans etme denemesinde Duncan bir şekilde onu kendi kontrolüne almaya çalışıyor. Dans bir çeşit mücadeleye dönüşüyor. Duncan, “benim gibi anı yaşayan, özgürlüğüne düşkün birisin” diyor. 

Bella tek gözünü kırpıyor. Duncan ne yapıyorsun diye sorunca Bella eliyle bir adamı işaret ediyor ve şuradaki adam bana göz kırpıyor diyor. Orta yaşlı bir adamın Bellaya göz kırptığını görüyoruz. Duncan adamın üstüne yürüyor ve onunla dövüşmeye başlıyor. Bu esnada bir çift gelip şehre dans etmeye gidiyoruz diyor ve Bellayı davet ediyor. Bella hemen bu daveti kabul ediyor. Duncan arka planda adamla kavga ederken Bella mekandan ayrılmak üzere yürüyor ama Duncan onarın mekandan çıktığını görünce bu sefer Bellanın yanıdaki diğer adamın tepesine çullanıyor. Ortalık karışıyor ve Bellayı adama tekme atarken görüyoruz. Bella bu tekmeden sonra Duncan’a kızıyor. Sesini duyma istemiyorum beni öfkelendiriyordsun diyor. Ve bir masadan bir bardak alıp Duncan’ın suratına fırlatıyor.

Sonraki sahnede otel odasında ikisini öpüşürlerken görüyoruz. Duncan Bellanın bacaklarına eğilince bacak arasında bazı yazılar görüyor ve sebebini soruyor. Bir adam Bellaya teninin şimdiye kadar gördüğü en yumuşak ten olduğunu söylemiş ve onu test etmişler o da bu testin sonucunu bacak arasına unutmamak için yazmış. Yani bir adam Bellanın özel bölgelerine böyle saçma bir bahane ile dokunmuş ama Bella durumu böyle algılamamış. Duncan durumu anlayıp odada çıkarken Bella hani oral seks yapacaktın neden gidiyorsun diye arkasından bağırıyor.

Sonraki sahnede Duncan’ın bara indiğini görüyoruz. Bir içki sipariş ediyor ve kafasını bar masasına  hızla vuruyor. O sırada Bella yanına geliyor ve safça “canın mı sıkkın” diye soruyor. Duncan” seninle yattı mı” diye soruyor.  Bella yine safça “hayır duvara dayanmıştık” diyor. Cinsel ilişkiye girdiniz mi diye soruyor. Hayır sadece klitorisime dil attı diyor. Benim ihtiyacım vardı o da ihtiyacımı giderdi diyor. Duncan bunları duyunca az önceki gibi yine kafasını bar masasına vuruyor. Bella duruma anlam veremiyor. Duncan ağlamaya başlıyor. Bella seni anlamakta zorlanıyorum diyor.

Sahne değişiyor. Sahneye Çirkin cerrah geliyor. Bir vücudu kesmek üzereyken bayılıp yere düşüyor. Sahne değişiyor ve cerrah yerde otururken gözüküyor. Genç doktor da yanında ayakta duruyor.  Sabah hayvanlara kloroform vermiştim her halde fazla solumuşum diyor. Genç doktor Bella’nın yokluğunun sizi üzdüğünü düşünüyorum diyor.  Cerrah ben bilim insanıyım ben kendimi meşgul edecek bir şey bulmalıyım diyor. Duygularımızı bir kenara atmalıyız diyor. Babam eğer bilimi bu kadar ciddiye almasaydı benim penisim dağlar mıydı diyor. Tam bir zavallı portresi.

Filmin 1. saatine geldik. 

Sahnede Bellayı yatakta tek başına yatarken görüyoruz. Yavaş yavaş uyanıyor. Duncan’ın onu izlediğini görüyoruz. Duncan oturduğu yerden kalkıyor ve ona maceracı ruhuna eşlik edemediğim için kusuruma bakma diyor. Kendimi affettirmek istiyorum diyor. Sana bir sürprizim var diyor ve bir kutuya girmesini istiyor.

Sonraki sahnede Bella kutudan çıkıyor ve bir gemide olduklarını anlıyoruz. Duncan bildiğin kadını kaçırıyor aslında. Bella’ya durumu sana yeni bir macera yaşatacağım diye lanse ediyor ama Bella kendisini sınırlı bir alana kapatmak istediğini anlıyor ve ona kızıp kamaradan çıkıp lavaboya gidiyor, Duncan’ı yalnız bırakıyor.

Hava kararıncaya kadar lavabodan çıkmıyor. Ve yine çok estetik bir gemi sahnesi ile karşımıza çıkıyor yönetmen.



Bella gemide gezmeye başlıyor. Ortalıkta kimse yok. Geminin güvertesine çıkıyor. Hava kararmış ve uzaklarda bir ada gözüküyor. Martı sesleri duyuluyor. Bella çevresine bakınınca gemi kaptanının bir martıyla boğuştuğunu görüyor. Kaptan martının boynunu kırıyor ve Bella ona ne zaman duracaklarını soruyor. Kaptan 3 gün sonra Atina'da diyor ve elindeki ölü martıyı denize atıyor. 


Ve sahne değişiyor. Güvertede uyurken görüyoruz.

Lizbon bölümü bu sahneyle bitiyor. Bella kadınlığını keşfetti. Macera yaşama isteğini tatmin etmeye çalıştı. Farklı insanlarla karşılaştı ve sosyalleşmeyi görmeye başladı. İçinden geldiği gibi davranmayı ve istediği gibi yaşamayı deneyimliyor. Hayat tam bir tablo gibi aktı Lizbonda. Hayatın gerçekliğinden kopuk yaşamaya devam ediyor. Bir sürü şey yiyip içiyor ama bunun parası nereden geliyor? Bu kadar masraf nasıl karşılanıyor? Hayatın sadece bir boyutuna odaklanmış şekilde yaşamaya devam ediyor Bella. Sadece yiyip, içip, dans edip seks yapılan bir cennet tasviri. Çalışmak yok, hayatta kalabilmek için üstlenilen sorumluluklar yok. Ne var? Yemek var, içmek var, uyumak var, sevişmek var. Tam bir ütopya.


3. GEMİ


Filmin 1:04 dakikasında yeni bir bölüme geçiyoruz. Filmin henüz yarısına gelmedik.

Sahnede Duncan ve Bella var ve çevrelerine bakıp konuşuyorlar. Saçı yanan bir kadını görüyoruz. Duncan Bella’dan özür diliyor. Seni kaçırdığım için özür dilerim diyor. Sana olan aşkımdan böyle yaptım diyor. Romantik bir şaka yaptım diyor.



Seni seviyorum diyor Duncan ve Bella'nın duygularını öğrenmek istiyor. Bella sevip sevmediğini anlamak için neye bakması gerektiğini soruyor. Duncan “hisseder yada hissetmezsin” diyor. Bella, “tanrının tabiriyle, kanıtlanabilir bir temele sahip değil yani” diye soruyor. “Ya deneysel değerlendirme ne olacak” diyor. Duncan şaşırıyor, “nesin sen” diyor “daha muzun ve satrancın ne olduğunu bilmiyorsun deneysel değerlendirmeden bahsediyorsun” diyor. Bellanın buna bir cevabı yok. İçmek istediğini söylüyor. Duncan kadının içmek istediğini duymamazlıktan gelip, “daha önce hiç böyle hissetmemiştim, senin durumun ne” diye soruyor. Bella, deneysel olarak öyle diyebiliriz” diyor. Bu sırada da biz görmüyoruz ama kucağında bir resim yaptığı ve yazı yazdığı kağıt varmış. “Mürekkebim bitti” diyor. Duncan hemen getiririm deyip yanından ayrılıyor.

Bu ilişki sıradan bir aşk ilişkisine dönmüş durumda. Erkek kadına çok aşık ve kadından almak istiyor, onu sahiplenmek istiyor. Kadın da bu ilişkinin vericisi konumunda ve kendini ağırdan satmaya başlamış durumunda. Yani madem beni bu kadar çok istiyorsun bana köpek gibi hizmet edeceksin kafasına girmiş durumda.


Bella ayağa kalkıyor ve tanımadığı bir yaşlı kadının yanına gidiyor. Onunla çok enteresan bir konuşma yapmaya başlıyor. Bella, yaşlı kadının saçına dokunmak istediğini söylüyor. Yaşlı kadın da Bellanın saçına iltifat ediyor ama kullandığı kelimeler ilginç. Parıldayan şeffaf bir yumurtanın üstündeki ipek olarak tarif ediyor. (silk on a translucent glowing egg) Burada parıldayan şeffaf yumurta yanlış anlamadıysam Bella’nın kafası olmuş oluyor. Bir eleştiri mi, övgü mü anlamak güç. Bella bu havalı sözler karşısında heyecanlandığını söylüyor. Yaşlı kadın “yanında beyaz dişli, sert çüklü bir adamla gördüm seni” diyor. Yani daha uzaktan Duncan’ın aklının sikinde olduğunu anlamış kadın. Bella aynı zamanda dişlerinin sert, penisinin de beyaz olduğunu söylüyor. Tek yattığım o diyor. Vücuduma tarifsiz hisler yaşatıyor diyor. Mutlu şekilde ciyaklıyorum diyor. Bir yandan da cesedini, kadavrasını, denize atmak istiyorum diyor. Ve bir anda yaşlı kadının yanındaki zenciyi göstererek bu adam senin üstünde zıplıyor mu diye soruyor. Yaşlı kadın 20 yıldır kimseyle yatmadım diyor. Bella'nın tek bildiği seks yapmak olduğu için “ne, bu berbat bir durum diyor.”

Yaşlı kadın bunu dert edinmediğini yıllar geçtikçe kulakları arasında olanla bacakları arasında olandan daha fazla ilgilenmeye başladığını söylüyor. Yaşlı kadının yanındaki zencinin sesini duyuyoruz. “Bu acınası bir bahane diyor.” Yaşlı kadın onu tanıştırıyor “bu Harry Astley” diyor. Söylediklerini ciddiye alma o kiniktir diyor. 

Burada araya gireyim. Şu ana kadar hayatın sadece madi zevklerini tadan Bella sanırım yeni bir kulvara girmek üzere. Bu da felsefe, sanat gibi üst düzey yeteneklerin sergilendiği alan. Zaten hayatın tek bir boyut ile yaşanması tek kanadı olmayan bir kuşun uçmaya çalışması gibidir. Bu kanatlar birisi maddi zevklerse diğeri zihinsel zevkler olmalı. Fakat hala bir şey eksik. Hayatta kalmak için çalışmak zorunda olduğumuz gerçeği.

Bella kinik kelimesinin anlamını bilmediğini söylerken Duncan mürekkeple yanlarına geliyor. Bella yeni arkadaş, görevdaş, yoldaş buldum diyor. Seçtiği kelimeler enteresan. “friends, colleagues, comrades. Colleagues normalde mesai arkadaşı demek ama aynı görevi yapan kişiler için de kullanılıyor. Comrade da çok güçlü bir kelime, kader arkadaşı, yoldaş demek. Daha yeni tanıştığı kişileri bu kelimelerle anlatması ilginç. Normalde yeni tanıştığın insanlar için bu kelimeleri kullanmazsın.

Yaşlı kadını Duncan’la tanıştırırken sesindeki şaşkınlığı gizleyemeden, “bu Martha 20 yıldır kimse onu becermemiş” diye tanıtıyor. Duncan durumdan rahatsız ama Bella devam ediyor, “Umarım elinle kendini tatmin ediyorsundur” diyor. Duncan “allah aşkına bella böyle konuşamazsın” diyor. Bella “medeni toplum” diyerek kendisine tokat atarak kızıyor. Harry devreye giriyor ve “medeni toplum seni imha eder (destroy/mahveder)” diyor. Duncan bu söze kerhen katılıyor. Yaşlı kadın da onaylıyor ve “elim konusuna gelirsek arada bir, evet diyor.” Bella, “bunu duyduğuma sevindim” diyor.

Bella, Birlikte yemek yiyelim diye teklif ediyor. Duncan mırın kırın ediyor. Bella gidecek bir yer olmadığını söylüyor. Harry Duncan’a arkadaş edinmesi yasak mı diye soruyor. Duncan çok zorlama bir şekilde “çok seviniriz” diyor.

Sahne değişiyor. Duncan ve Bella kamaralarına doğru gidiyorlar. Duncan Bella’yı tutuyor ve benimle evlen diyor. Bella şaşkın. Seni bir kenara atacaktım ama yapamıyorum daha önce hiç aşık olmamıştım sana aşık oldum diyor. Bella “durum karışık Max’le nişanlıyım” diyor. “My hand is taken by another” diyor. Yani başım (elim) bağlı diyor. “Bu sözü duydum ama anlayamıyorum neden tüm vücut değil de sadece eller bağlı” diyor. Duncan şaşkın, “onu bırakıp benimle kaçtın diyor”. Beni seçtin diyor. Bella “şimdilik” diyor, “eğlence için”. Duncan sinirleniyor. “Seni gemiden atarım” diyor. Bella “yani ya benimle evlenmek yada öldürmek mi istiyorsun, teklifin bu mu” diye soruyor. Durumun saçmalığı karşısında uzun süre bakışıyorlar ve sonunda Duncan ağlamaklı şekilde “kumarhaneye gidiyorum” diyerek uzaklaşıyor.

Araya girmeliyim. Türkiye'de erkeklerin bu ikilemi sürekli yaşadığını görüyoruz. Bir kadınla evlenmek istiyorlar ama reddedilirse de öldürmekten çekinmiyorlar. Bunun evrimsel olarak anlamı ne? Neden erkekler kadınları mallarıymış gibi görme eğilimindeler. Hem önüne gelenle yatma eğilimine de sahibiz hem de bir kadını başkası ile paylaşmaya dayanamıyoruz. 

Aslında biraz eşeleyince altından kadının kendi kararlarını kendilerinin almasını, özgür seçimler yapmalarını, istedikleri gibi yaşamalarını içimize sindiremediğimiz için bunu yapıyoruz. Kadınların da erkekler gibi özgürce yaşayabilme ihtimalleri erkeklerin iktidarını sarsıyor. Bu şekilde yaşayabilme hakkını sadece erkeklerin hakkıymış gibi algılama eğilimindeyiz. Bu yüzden kıskanıyoruz. Sevdiğin bir kadının başkası ile bu denli rahat seks yapabilmesini kabul edemiyoruz ama aynısını erkekler yapınca o kadar da sorun değil gözüyle bakıyoruz. Bir kadının sevgisini kaybetmenin acısı ve ağırlığı çok büyük ve bunu taşıyabilecek kadar güçlü olmak da kolay değil. Eğer gerekli donanıma sahip değilsen yani hala çocuk kalmışsan bir yetişkinin vermesi gereken tepkiyi değil de bir çocuğun vereceği tepkiyi veriyorsun

1:09 dakikasına geldik. Sahne değişiyor ve yeni bir kadın çıkıyor karşımıza. Çirkin cerrah (tanrı) ve genç doktor yeni bir kadın denek bulmuşlar. Onu büyütmeye çalışıyorlar. Kız henüz bebeklik aşamasında. 

Yani buradan ne anlamalıyız. sembolik olarak ne demek istiyor yönetmen bize. Erkek yani tanrı kendisine bir kadın yani tapıcısını yaratmaya çalışıyor. Erkek kendi iktidarını kadın üstünden tatmin ediyor. İronik bir şekilde buradaki tanrı çirkin, hadım edilmiş, üstünde deneyler yapılmış, duygusu olmayan, dünyayı sadece keşfedilmesi gereken bir deney alanı olarak gören bir zavallı. Güya yaptıklarını yeni şeyler öğrenmek için yapıyor ama aslında anlamsız hayatına anlam katma derdinde olduğunun farkında değil. Bu anlam ise aslında biliyor ki kadında saklı. Kendisine tabi olacak bir kadın yarattığında sorunlarının düzeleceğini sanıyor.

Sahne tekrar Bellaya dönünce onun Emerson okuduğunu görüyoruz.1800’lerde yaşamış olan Emerson’un kadın erkek eşitliği üzerine olan görüşleri ile biliniyor. biliyoruz.  İnsanoğlunun gelişimi hakkında okuyor. Bella neden kadınlara da tavsiye vermediğini anlayamıyorum diyor. Belki hiç kadın tanıdığı yoktur diyor.


Yanında oturan yaşlı kadın Goethe okumayı dene diyor. Kinik olduğunu öğrendiğimiz zenci ise “felsefe zaman kaybıdır “ diyor. Bella ayrıntı isteyince yaşlı kadın araya giriyor, “felsefe vazgeçilmezdir” diyor. “Toplumlar ve insanlar iyileşebilir” diyor. Bella, “herkesin amacı iyileşmek, ilerlemek, gelişmek, büyümektir” diyor. Bu benim için geçerliyse herkes için geçerlidir diyor. 

Maalesef Bella çok kötü yanılıyor. iyileşmek, ilerlemek, büyümek güzel hedefler ama insanların %90’ı bu hedefe sahip değil. Çünkü elindeki ile yetiniyor. Çünkü değişebilecek, ilerleyebilecek, büyüyebilecek kapasitesi yok. Zekası yetersiz, itaatkar olma yapısı ile büyüdüğü için daha iyisini araması engellenmiş, korkularıyla baş edemiyor, kendisini tanımaktan hem korkuyor hem kaçıyor. Var Olanla yetinmek kolay. Daha iyisini istemesi için motivasyonu yok. Belli bir düzen var ve bu düzene uyduğu sürece sorun yok. Zekasını kullanması gereken hiçbir işe girme istemiyor. Ya zekası yetersiz olduğu için yada zekasını kullanmayı bilmediği için. Yemek, içmek, sevişmek onun için yeterli ama bu bir yanılsama. Kesinlikle yeterl olmuyor. Bu yüzden huzursuz, mutsuz yaşamaya devam ediyor. Bir türlü çözemediği sorunlarıyla baş başa bomboş hayatlar yaşıyorlar. Kaçtıkları şeyin aslında asıl çözüm olduğunu göremiyorlar. Çünkü ya zekaları yetersiz ya da zekalarını kullanmayı bilmiyorlar. 

Zenci Bella'nın ben yapabiliyorsam herkes yapabilir tespitine. İnan bana, her konuda  sen çok özelsin diye cevap veriyor. Ama felsefe ile iyileşme fikri, gaddar hayvanlar olduğumuz gerçeğinden kaçmaktan başka bir şey değil diyor. Böyle doğduk, böyle öleceğiz diyor. Bella karanlık bir bakış açısı diyor. Bu sırada Duncan geliyor, ge biraz dolaşalım, odamıza doğru diyor. Bella bu ikisi tartışınca fikirler  beynimde şimşekler gibi çakıyor diyor.

Duncan Bella doğru eğiliyor ve artık hep kitap okuyorsun sana has tatlı konuşma özelliğini kaybediyorsun diyor. I am changeable feast (ben değişken bir şölenim/ziyafetim) diyor Bella. Hepimiz öyleyiz Emerson öyle diyor ama Harry buna katılmıyor diyor. Duncan uzatma gel diyor. Bella güneşimi engelleme diyor. Duncan buna sinirleniyor ve Bella'nın elindeki kitabı denize atıyor.


Bunu üzerine yaşlı kadın kendi kitabını Bellaya veriyor ve Duncan onu da denize atıyor. Bella öylece bakıyor ve Duncan arkasını dönüp uzaklaşıyor.

Sonraki sahnede Bella elinde bir kitapla kumarhanede oyun oynayan Duncan’ın yanına geliyor ve “gel” diyor. Duncan “çok içmekle meşgulum, çok kaybetmekle meşgulum” diyor. Bella yanından ayrılıyor.

Sonraki sahnede Bella kamarada kitap okurken Duncan odaya giriyor. Bella’nın yanına gidip onu bacaklarından öpmeye başlıyor. Bella Marthe ile buluşmalıyım diyor. Duncan buna çok sinirleniyor ve o kadını denize atmalıyım diyor. Bella buna cesaret edemezsin deyince Duncan hışımla odadan çıkıyor. Bella gülerek onu takip ediyor. Martha nerede diye bağırarak koşuşturan Duncan’ın önünü Harry kesiyor. Ne istiyorsun diyor. Onu denize atacağım diyor. Martha öldürüleceğim hiç aklıma gelmezdi diye espri yapıyor. Harry öleceği için mutlu önünde durmayayım deyip Duncan’nın önünden çekiliyor. Marthanın sandalyesini çekiştirirken iki görevli gelip onu yaka paça oradan uzaklaştırıyorlar.

Sahne değişiyor ve Duncan yatakta sızmışken onu yanında mutsuz bir şekilde oturan Bellayı görüyoruz. Sonraki sahnede hışımla Harry’nin odasına dalıyor ve senin yüzünden hatalı, yanlış, absürt derecede sinir bozucu fikirleri düşündüm, derinlemesine irdeledim bu yüzden de uyuyamadım diyor. Harry “eee” diyor. Bella “herkes gaddardır diyorsun, sana katılmıyorum, bu fikri reddediyorum diyor. Ama Duncan’la birlikteyken içimde gaddarlık hissi uyanıyor diyor. Harry böyle hissetmen normal diyor çok yakışıklı ama aptal birisi diyor. Gaddar olmak istemiyorum bu yönümü geliştirmeliyim diyor. Harry dünyayı tanımıyorsun ve dünyadan korkuyorsun diyor. Bella korkmuyorum diyor. Harry gerçek dünyayı görmek ister misin diye soruyor. Sana göstereyim mi diyor. Bella tabi ki diyor. 

Sahne değişiyor. Gemi bir kıyıya yanaşıyor. 


Sanırım şimdiye kadar ekmek elden su gölden geçinen Bella’ya gerçek hayatı gösterecek. Göstermeli de. Hayat sadece yiyip, içip, sevişmekten hatta kitap okuyup, felsefe yapmaktan ibaret değil. Birisini bu kadına gerçekten yaşamak ne demek göstermesi gerek.

Duncan kumar oynamaya devam ederken Bella Harry ile birlikte gemiden iniyor. Ve filmin 1:16 ncı dakikasında yeni bölüme geçiyoruz.

4. İSKENDERİYE


Bir kafede Bella ve Harry kahve içerlerken bir yerlerden çığlık sesleri geliyor. Bella nedir bu ses deyince Harry kalk sana göstereyim diyor.


Bir yere bakıyorlar.



Bir sürü ölü bebek diyor Harry, sıcak olmalı. Bella onlara yardım etmeliyiz diyor, Harry oraya inersek paramızı alır ve bize tecavüz ederler diyor. Onlar burada biz orada olsaydık, aynısını biz yapardık diyor. Bu sırada uzaktan gördüğümüz görüntü git gide yakınlaşıyor.


Bella ağlayarak koşmaya başlıyor. Harry onu bir merdivende güçlükle durduruyor.


Dünyanın hiç de iyi bir yer olmadığını görmesi Bellada tam bir şok etkisi yaratıyor. Zaten Bella istese de daha fazla ilerleyemezdi çünkü içinde bulundukları ye aslında bir fildişi kuleymiş.


Yönetme bu toplumsal tabakalaşmayı muhteşem vermiş. Çok etkileyici. Dünyanın ne kadar adaletsiz bir yer olduğu her halde daha çarpıcı verilemezdi.


Filmin 1:18 dakikasında çok sembolik ama bir o kadar da gerçekci bir sahneyi gözümüze sokmuş Yorgos Lanthimos. Bu merdivenleri tırmanmanın mümkün olmadığı bir sefalet. Bu doğduğun yerde lanetlendiğin bir hayat. Burada bu şekil bir tasvir var ama dünyanın birçok yerinde doğduğun tabakadan çıkışın ya çok zor ya da mümkün olmadığını biliyoruz. Hindistanda kast sistemi yada krallıklar ya da diktatörlükler ile yönetilen yerlerdeki kul pozisyonundaki insanlar. Binlerce yıl insanlık bu düzenle yönetildi. Çok küçük “asil”, “tanrının yeryüzündeki temsilcisi” krallar tarafından geniş halk kitleleri yönetildi. Sadece son bir kaç yüz yıldır insanların doğduğu tabakadan çıkma şansı olduğu göreceli daha eşitlikçi toplumlar ortaya çıktı. Beki hala eşitlik çok uzak bir ideal ama yüzlerce, binlerce yıl öncesiyle kıyaslandığında en azından dünyanın az da olsa bir kısım coğrafyasında eşitlikten bahsedilebiliyor.

Sonraki sahnede Bellayı gemide koştururken görüyoruz. Ağzı kanıyor. Belki şoktan dudağını ısırmış. Odalarına geldiğinde Duncan’ı yatakta kıyafetleri ile sızmış olarak buluyor. Üstünde bir yığın para var. Bella bir koltuğa oturuyor ve elini yüzünü siliyor.

Sonraki sahnede onu yatağın üstüne dağılan paraları toplarken görüyoruz. Bütün paraları bir kutuya doldurup odadan çıkıyor. Gemiden inmek ve paraları o fakirlere vermek istiyor. İki gemici karadan ayrıldıklarını ama kendilerini karada kalacaklarını parayı onlara verebileceklerini söylüyorlar. Gemiciler, çok cömertsiniz diyorlar. Bella onların paraya ihtiyacı var diyor. Gemici de herkesin paraya ihtiyacı var diye karşılık veriyor. Bella bir kutu parayı gemicilerden birisine verip yanlarından ayrılıyor. 

Odaya döndüğünde Duncan’ın feryatlar ederek parayı aradığını, bir gemiciye derdini anlattığını, derhal hırsız bulmalarını söylüyor. Daha önce hiç kazanmadığım kadar çok para kazanmıştım diyor. Bella gözleri yaş içinde ona bakıyor. Soyulmadın, ben aldım diyor. Çok yorgunum, belki de yorulan ruhumdur diyerek yatağa uzanıyor. Gördüklerim karşısında ruhum paramparça oldu diyor. Duncan gemiciyi odadan gönderiyor. Bella’dan parayı nereye koyduğunu söylemesini istiyor. Saklamadım dışarıdaki yoksullara verdim diyor. Paranın kendisi bir illet diyor. Ölü bebekler çukurlarda yatarken ben kimim ki kuş tüyü yataklarda yatayım diyor. Duncan duyduklarından sinirleniyor ve ne yaptın sen diyor. Bella da safça senden bir teselli kucaklaması bekliyorum diyor. Dünyaya bir şeyler sumlaıyım ama hiçbir şeyim yok diyor. Sadece biraz param var diyor. Bu ana kadar yavaş yavaş hiddetlenen Duncan sonunda patlıyor. Benim içine sıçtığım param nerede diye bağırıyor. Bella da hala safça sana söyledim ya fakirlere verdim diyor.

Bu sırada gemi kaptanı geliyor ve anladığım kadarı ile borcunuzu ödeyecek paranız kalmamış diyor. Bir sonraki limanda indirileceksiniz o zamana kadar gemi çalışanlarının yemeğinden yiyeceksiniz diyor. Duncan sinire bu ne cüret diye kaptanın üstüne yürüyünce midesine bir yumruk yiyor. Ve olduğu yere çöküyor.

Sahne değişiyor. Çirkin tanrı Bellanın gönderdiği mektubu okuyor. Ölü, kör bebekler, Harry’i ısırdım, ağzım kanla doldu yazmış.

Sahne değişiyor ve Bella, güvertede yürürlerken,  Harry’ye elin nasıl oldu diye soruyor. Harry iyi diyor, seni üzdüğüm için üzgünüm diyor. Bella anlamama yardımcı olmak istedin diyor. Harry hayır, aslında senin canını yakmak istedim diyor. Bir insanın bu kadar safça mutlu olmasına tahammül edemedim diyor. 

Ve benim hislerime tercüman oluyor.




Gaddarlık ettim diyor. Bella ben üzgün değilim diyor. Dünyayı tanırsam iyileştirebilirim diyor. Harry iyileştiremezsin, mesele de bu zaten diyor. Sakın dinlerin, sosyalizmin, kapitalizmin yalanlarına inanma biz boktan bir türüz diyor. Umut parçalanabilir ama realizm parçalanamaz diyor. Kendini gerçeklerle koru diyor. Bella senin ne olduğunu çözdüm diyor. Dünyanın acısına katlanamayan kalbi kırık bir çocuksun. Harry, sanırım öyleyim diyor ve Bella bunu üzerine Harry'nin yanağına bir öpücük konduruyor. Elveda Harry,  Marsilya’Da gemiden atılacağız diyor. Harry neden hala onunlasın diye soruyor. Nella bence ilişkimiz düzelecek diyor. Harry böyle düşünmene şaşırmadım diyor. Bella yanından ayrılıyor.

Böylece filmin 1:24 dakikasında bu bölüm de bitiyor.

5. PARİS



Sahne Bella ile başlıyor. Paris’in çok güzel olduğunu duymuştum diyor. Duncan soğuktan bir bankta titrerken bir köpek yanaşıyor koduğumun köpeğini tekmelerim diye bağırıyor köpeğin sahibine. Beş parasız Paristeyiz ne öneriyorsun diye soruyor Bellaya. Bella bize otel ayarlayacağım merak etme diyor. Duncan neyle paramız yok diyor. Bella ilginç bir deney değil mi diye soruyor. Hiçbir şeyimiz yok şimdi nasıl yaşayacağız diyor. Duncan da sinirle bilmiyorum diyor. Bella deney de bu diyor, artık biz de fakiriz diyor. Birçok maceraperset bu sorunla yüzleşti diyor. Robinson Crusoe mesela diyor. Duncan sinirli şekilde, “bencil, düşüncesiz, umursamaz kaltak” diyor. Bella düşüncesiz değilim, genel olarak mantıklı düşünemesem de acı çeken insanlara yardım ettim diyor. Benim yüzümden maddi olarak göçtük ama aslında niyetim iyiydi diyor. Sıçtığımın sesini kes diye bağırıyor Duncan. Bella hiç bir şey olmamış gibi önce bir otel ayarlayalım diyor.

Sahne değiştiğinde Bella bir otelin önündeki çirkin bir kadınla konuşuyor.  Bella, “Tünaydın” diyor ve kadın, “iyi günler benim tazecik ingiliz gülüm” diye cevap veriyor. Bella burası otel mi diye sorunca kadın odalarımız var diyor. İş mi arıyorsun diye soruyor. Bella ücreti sorunca “saatini 10 franka kiralıyorum” diyor. “Sen de müşteriden 30 iste, herkes mutlu olsun” diyor. Bu sırada bir adam geliyor ve Bellayı odalara davet ediyor. Bella durumu anlayamıyor. Kadın sen paranı kazan o da seni tokmaklasın diyor. Bella bu iş için para mı verecek diyor. Kadı neğer paraya ihtiyacın varsa bundan daha hızlı bir yol yok diyor. Bella daha önce beni başka erkek tokmaklamamıştı ama merak ediyorum diyor. Benim de paraya ihtiyacım var burada bir kesişim noktası görüyorum diyor. Adeta kader ağlarını ördü diyor. Yapalım hadi diyor ve sahne değişiyor.

Otelin yani genelevin içindeyiz şimdi. Sağda solda çıplak kadınlar var. Yaşlı kadın 16 numaralı oda diyor Bellaya. Bella odaya gidiyor ve az önceki adam onu odada çıplak bekliyor. Yatağa uzanıyor ve adamın onun üstüne çıkması ile boşaması bir oluyor. Bella gülmemek için kendini zor tutuyor. 

Sonraki sahnede elinde yiyecekle genelevden ayrılıyor. Duncan hala bankta oturuyor halde. Bella ona yiyecek uzatırken hem para buldum hem de aydınlanma yaşadım diyor. Duncan elindeki yiyeceği göstererek çaldın mı diyor. Bella anlatmaya devam ediyor. Hani yatakta senden daha iyi erkek olmadığını söylerdin ya diyor senden başkası ile birlikte olmadığım için bunun doğru olup olmadığını bilmiyordum diyor. Ama artık biliyorum adam berbattı diyor. İçime girerken berbat sesler çıkardı diyor. Duncan onu şoke olmuş şekilde dinliyor. Üstelik sadece 3 kez gidip gelebildi gülmemek için medeniyet gereği,  kendimi zor tuttum diyor. Sonra yiyecekleri aldım ve seninle yaşadığımız ateşli geceleri düşündüm diyor.

Duncan elindeki yiyeceği yere fırlatıp para için yattın mı diye bağırıyor. Bella deney amaçlı diyor. İlişkimiz için de iyi oldu sana olan hislerim güçlendi diyor.


Son zamanlarda ağlak ve küfürbaz olduğun için sana karşı soğumuştum diyor. Duncan Bela’nın elindekileri alıp yere fırlatıyor ve sen bir fahişe ve canavarsın diyor. Günahlarımın cezası olarak cehennemden gelen bir şeytansın diyor. Beni kendine aşık ettin ve yüreğimi parçaladın diyor. Çok çirkinsin diyor. Bella söylediklerinin haksız ve tutarsız olduğunu hep kendisini çok güzel bulduğunu söylediğini sırf üstüne birisi çıktı diye bunları söylemesinin yanlış olduğunu söylüyor.

Duncan son derece üzgün ve çaresizce “para için bedenini satmışsın” diyor. Bela soğukkanlılığını hiç bozmadan “sanırım şimdi bunun yanlış olduğunu söyleyeceksin” diyor. “Bir kere de takdir et” diyor. Duncan tam anlamıyla çaresiz. “Bir kadının yapabileceği en kötü şey bu” diyor. Bella ayağa kalkıyor ve biz kesinlikle evlenmemeliyiz diyor. Ben kusurlu, deneysel bir insanım diyor. Ve bana daha bağışlayıcı bir koca lazım diyor. Duncan fahişe diye bağırıyor. Bella hala soğukkanlı, “senin böyle biri olmadığını görüyorum” diyor. Maceramızın bittiği ortada. Sana Londra bileti ayarlayalım diyor ve çirkin cerrahın daha yolculuğun başında bir elbisenin kenarına diktiği parayı çıkarıyor. Duncan şaşkın “bütün bu zaman boyunca paran var mıydı diye soruyor. “Tanrının parası, acil durumlar için” diyor. Duncan haftalardır acil durumdaydık diye bağırıyor. Bella bu zamana kadar zorluklara göğüs gerebileceğini düşünmüştüm diyor. Ama şimdi anlıyorum ki hatalıymışım sen de bir sorun var diyor Duncan bendeki tek sorun ensi diye bağırıyor. Bella belli ki bu konuşma kısır döngüye girdi diyor. Duncan fahişşşşeeee diye uzunca bağırdıktan sonra Bella'nın elindeki paraları alıp yanından uzaklaşıyor.

Sonraki sahnede Bella’yı tekrar genelevdeki kadınla konuşurken görüyoruz. Benim hem sekse hem de paraya ihityacım var diyor. Bir sevgili çok ilgi ister, bu yüzden günümün 20 dakikasını bu işe ayırıp geri kalan zamanda dünyayı keşfetme işine ayırabilirim diyor. Genelev patroniçesinin gözleri ışıldıyor. 


Bellanın özgür olmayı amaç edinmiş bir kadın olduğunu söyleyip kendisini takip etmesini istiyor.

Sonraki sahnede bir müşteri geliyor ve fahişeler yan yana diziliyorlar. Adam Bellayı seçiyor. Yukarı Çıkıyorlar. Soyunuyorlar. Bella bu koku senden mi geliyor diyor . Sonraki sahnede adam Bellayı bir kanepeye yüzü duvara gelecek şekilde dayıyor ve arkasına geçiyor. Neandertal görünümlü bu adam işini bitirip odadan gidiyor bu sırada Bella “formidable” diyor. Çünkü bu sözü iş bittikten sonra söylemek bu müessesinin  kuralıymış.

Elinde çayla zenci bir kız odaya giriyor. Bir mendil veriyor, bu koku için diyor bir de çay bu da iş bittikten sonra iyi gelir diyor. Bella çok sertti ama garip şekilde çok rahatsız olmadım diyor. Zenci kız ona bir kitapçık uzatıyor. Yarı ingilizce yarı fransızca konuşuyor. Dünyayı daha iyi yapmak benzeri bir şey söylüyor.

Sonraki sahnede yine kızlar yan yana dizilmişler ve seçilmeyi bekliyorlar. Bella çirkin bir adamın seçmesini beklerken genelev sahibine gidip bu dizilme sisteminin iyi olmadığını beğenmediği bir adamla yukarı çıkmak istemediğini söylüyor. Yaşlı kadın onu tekrar sıraya yerleştiriyor. Bella ikna olmuyor ve kadınlar seçse daha iyi değil mi diyerek tekrar sıradan çıkıyor. Böylece üstündeki adamı beğenip beğenmediği düşüncesi olmadan adamlar da daha iyi sevişir diyor. Çirkin müşteri bir şeyler söylüyor. Genelev sahibi Bella'nın yeni olduğunu akli dengesinin pek yerinde olmadığını söylüyor. Bella uzun bir konuşma yapıyor. 


Yenisi keşfedilene kadar eskisiyle idare edilir diyor. Az önce odaya mendil ve çay getiren zenci kız, “bu konuşmaya bir sosyalist olarak katılıyorum” diyor. Genelev patroniçesi zenci kızı konuştuğuna pişman ediyor. “Dilin pabuç gibi uzamış, dilinin marifetlerini müşteriye ücretsiz göster” diyor. Bellayı da odasına çağırıyor.


Yaşlı kadınla Bellayı odada görüyoruz. Kadın Bellaya kulak memelerin çok leziz görünüyor diyor ve Bella teşekkür ederim derken uzanıp Bella'nın kulağını ısırıyor kadın. Bella çığlık atıyor. Özür dilerim kanattım diyor. Güzel gördüğümde hele bir de gençse kendimi bazen tutamıyorum diyor. Gün gelecek bir gün sen de buruşuk suratlı bir koca karı olacaksın diyor. Kimse seninle ne ücreti karşılığında ne de bedava birlikte olacak diyor. Bella “yine de seçim yapabilsek herkes daha mutlu olur” diyor.” “İdealistsin tıpkı benim gibi” diyor yaşlı kadın. “Ama bazen dünyanın taleplerine boyun eğmemiz gerekir diyor. Onlarla boğuşur, yenmeye çalışırız” diyor. “Ama bazı erkekler onları itici bulmamızdan zevk alır” diyor. “Hastalıklı ama parası iyi” diyor. Yaşlı kadı benimle gel deyip bir bebek gösteriyor. Torunum diyor. Hasta sürekli tedaviye ihtiyacı var diyor. Sana seçenek sunarak işimi, dolayısı ile onun hayatını tehlikeye atmış olurum diyor. Bunu ister misin Bella diye soruyor. Bella tabi istemem diyor. Yaşlı kadın çalışmalıyız, para kazanmalıyız diyor. Bundan da öte her şeyi tecrübe etmeliyiz diyor.Sadece iyi şeyleri değil, aşağılanma, korku, hüzün.. . bizi biz yapan karakterimize derinlik katan budur diyor. Yoksa kaprisli çocuklardan farkımız kalmaz diyor. Ancak böyle dünyayı tanırız diyor. Dünyayı tanıdığımızda da dünya bizim olur diyor. Bella ben de bunu istiyorum diyor. Yaşlı kadın “git şimdi biriyle düzüş ve bana 10 frank getir” diyor.

Sonraki sahnede Bella bir adamla kanepede oturuyor. Önce kısa bir sohbet edelim diyor. Bella adama “bana bir çocukluk anını anlat,  Ben de bir fıkra anlatayım, Seni koklarım gerekliyse lavantaya yağı kullanırım, tüm bunlar deneyimi zenginleştirerek formidable yapacaktır” diyor. O adamla dediğini yapıyor ve sonra peş peşe bir çok erkekle nasıl ilişkiye girdiğini görüyoruz.

Bir cerrahın bir vücudu kestiği bir derslikte görüyoruz Bellayı. Ders sonunda Bella kesik vücudu yanında görülüyor. Çok baştan savma bir iş diyor diyor kesilmiş vücuda bakarken.

Sonra iki oğluna cinsel eğitim vermek istediğini söyleyen bir adam geliyor ve oğullarının önünde Bella ile sevişiyor. Çocuklardan birisi not alıyor diğeri sadece bakıyor. Sanki çok normal bir durummuş gibi süreç devam ediyor.

Sonra sahne değiştiğinde Duncan’ı Bella'nın odasının balkonunun altında çığlık atarken görüyoruz. Saçlarını kopararak bağırıyor adam. Bella Duncan’a evine git diye bağırıp odasına gidiyor. 

Sahne değiştiğinde Bella ve zenci kızı yürürlerken görüyoruz. Genelev sahibinin haklı olduğunu kendisinin farklı yönlerini keşfettiğini söylüyor Bella. Yüzeye çıkan arzuların çeşitliliği baş döndürücü diyor. 

Bu sırada Duncan geliyor ve seni alıp eve gideceğim, anneme düğün hazırlıklarına başlamasını söyledim diyor. Duncan Bellayı almakta ısrarcı. Bella ilişkimiz bitti diyor. Sende ilk başta ne bulduğumu anlayamıyorum diyor. Ve bir sosyalist toplantısına katılmak üzere ayrılıyorlar.

Duncan arkalarından fahişeler diye bağırıyor. Bella kendi kendimizin üretim aracıyız diye cevap veriyor.



Sonra sahne değişiyor ve bir süre önce çirkin cerrahla genç doktorun motor reflekslerini geliştirmeye çalıştığı kız ekrana geliyor. Yüzü kanlar içinde. Duvara kanla bir şeyler çizip, “boya, ayak” diyor. Genç doktor gelişme gözlüyoruz diyor. Odaya cerrah girip, dahi diyor. Ona bu kadar gaddar olmayın diye çıkışıyor genç doktor. Çirkin cerrah Bella ile bir hata yaptım, duygusal bağ kurdum, buna karşı bir şey hissetmiyorum, tavuktan bir farkı yok diyor. 


Babamın bana niye mesafeli davrandığını şimdi daha iyi anlıyorum diyor. Bilim için bu zorunluydu diyor. Genç doktorun eleştirisi üzerine cerrah, “anlamanı beklemiyorum köy doktoru” diye aşağılıyor. Bu arada beni ameliyat etmeni istiyorum diyor. Genç doktor içine kalp mi koyacağım diye dalga geçiyor. Karnında bir yeri gösteriyor ve sonraki sahnede genç doktorun cerrahı kestiğini görüyoruz. Ölümcül bir tümörü var. Adam ölümü kabul etmiş. Genç doktora Bellayı bulmasını söylüyor.

Sahne değişiyor. Bella yatakta uzanmış. Kapı çalınıyor ve genelev sahibi sıcak çikolata ile odaya giriyor. Elindekileri sehpaya bırakırken sen benim favorimsin diyor. Bella bunu diğerlerine derken de duydum diyor. İltifat ve çikolata ile beslediğin birer makineyiz diyor. Sizler sevgiyle beslediğim evlatlarımsınız diyor yaşlı kadın. Çok kötü bir şey oldu diyor Bella. Hiç bir şey hissetmez oldum diyor. İçimdeki empati tiksinç bir öfkeye dönüştü diyor. Yaşlı kadın bu harika diyor. Bella öyle mi diye şaşırıyor. Karanlık dönemden geçiyorsun. Işık ve aydınlanma öncesindeki evredesin. Sabredip dayanacaksın, diğer tarafa ulaştığında bu günleri minnetle anacaksın ama pes etmemelisin.

Sonra sahne değişiyor ve zenci kızı Bellaya oral seks yaparken görüyoruz. İşleri bitince zenci kız çok tatlı fransızca bir şarkı söylüyor. Sonra Bella'nın doğum izinden bahsediyorlar. Bella onu doğum izi değil kaza izi olduğunu söylüyor. Zenci kız neden yalan söylüyorsun diye soruyor. Yalan söylemiyorum Godwin anlattı diyor.

Sahne değişiyor ve çirkin cerrah yatakta yatıyor yanında hizmetçisi var. Genç doktor bir mektup getiriyor. Duncan’dan geldiğini söylüyor, mektubu bırakıp yanından ayrılıyor. 

Sonraki sahnede Genç doktorun bir tımarhane odasına girdiğini görüyoruz. Orada yatan Duncan. Dünyaya bir iblis saldınız diyor. Hiçbir şeyden doymayan güzel vücutlu bir şeytan. Kendine güvenini yitirene dek seni eleştiriyor diyor. İşi bittiğinde boka batmış paçavradan bir farkın kalmıyor diyor. Duncan yataktan doğrulup kiminle konuştuğuna bakıyor. Sen kimsin diyor. Belanın nişanlısıyım diyor. Genç doktor belli ki aranız kötü ayrılmışsınız diyor. Duncan kötü ne kelime diyor. Kadın beni mahvetti diyor. Genç doktor herkes kendi gemisinin kaptanı diyor. Duncan seni de laflarını da sevmedim diyor. Godwin biliyordu kızı üstüme saldı, bana tuzak kurdu diyor. Genç doktor Bella nerede diye soruyor. Duncan Tanrı düşmanımın başına bile vermesin diyor. Seni onan kurtaracağım diyerek genç doktora saldırıyor. Genç doktor da ona karşılık veriyor ve bir yumruk atıyor. Öfkeme hakim olamadım özür dilerim diyor. Duncan acımadı ki, içimde bir şey yok kadın içimi boşalttı diyor. Ruhumu, banka hesabımı, böceğe dönüştüm kabuktan ibaretim diyor. Genç doktor Bella nerede diye soruyor ve sahne değişiyor.

Bella yatağında yatarken arkadaşı bir kartpostal getiriyor. Kartta Cerrahın öleceği, gelmesi gerektiği bilgisi var. Bu bölüm de burada bitiyor. 1:50 nci dakikaya geldik.

6. LONDRA


Londra'daki ilk sahne en az Lizbon'daki kadar resimsel bir şekilde karşımıza çıkıyor. Pariste bu kadar resimsel sahneler yoktu. İskenderiyede de vardı ama Lizbon'un resimselliğini yakalayamamıştı. 


Bella at arabasından iniyor ve evin kapısını çalıyor. Kapıyı hizmetçi açıyor ve “fahişe döndü” diye içeriye sesleniyor. Bella’nın yüzünde biraz küçümseme, biraz alttan alma dolu bir bakış beliriyor. Bella salona giriyor ve cerrahı bir yatakta yatarken görüyor. Max haber verdi diyor. Hasta mısın diye soruyor. Cerrah hasta değilim, ölüyorum diyor. Arada ufak bir fark var, durumun ciddiyetinin farkındayım diyor. Bellaya çok iyi göründüğünü söylüyor. Bella ölemezsin diyor. Cerrah ampirik veriler aksini söylüyor diyor. ve seni özledim diye ekliyor. Hemen ardından uzanmam gerek diyor. Sanki kadını özlediğinin üstünü kapatır gibi çabucak söylüyor.

Bella getirdiğim tek şey mutluluk değil diyor. Kızgın bakışlar ve cevap bekleyen sorular da getirdim. İçimde bir bebek var mıydı diye soruyor. Vardıysa şimdi nerede diyor. Teknik olarak bebeğin sensin ve aynı zamanda annen de sensin diyor. Öte yandan ikisi de yanlış diyor. Hiçbir anını, tecrübeni, hatırlayamazsın diyor. Hem anne, hem kızım ne demek diye soruyor. Sonraki sahnede cerrahın notlarını okurken görüyoruz. Max’e bildiğin halde bana söylemedin diyor. Max söylemem için bir sebep yoktu diyor. Bella korkaklığın da var tabi diyor. Max onaylıyor. Seninle olmak istedim ama bunu anlaybiileceğinden emin olamadım diyor. Baxter’ın insanları tutsak etmek gibi bir huyu var diyor. Üzgünüm diyor. O an Bellanın bakışındaki öfke ve üzgünlük çok etkileyici.


Sonraki sahnede Bella ensesindeki dikiş izini incelerken görülüyor. Hemen ardından görüntü değişiyor ve Bella kendisi yerine üretilen diğer kızın yanına gidiyor. Kim bu diye soruyor. Sürekli elindeki çekiçle bir yere vuran kız Bellayı görünce (Bell Whore) Fahişe Bell demeye başlıyor. Bella, Kızın yanındaki hizmetçiye beni çoktan tanıtmışsın diyor. Hizmetçi kızı göstererek bunu sevdim diyor. Ve kızın vurduğu şeyi görüyoruz. Meğerse kıza et dövdürüyormuş. Kız ete vururken elini uzatınca kız hizmetçinin eline vuruyor.  Bella Max’e dönüyor ve bir tane daha mı diyor. Max, seni özledik diyor. Bella canavarsınız diyor. Ve yeni kız bell whore diye tekrarlarken hışımla evden çıkıp yürümeye başlıyor.

Bir köprünün üstüne geliyor. Acaba bu köprü intihar etmek için kullandığı köprü mü?

 


Köprüden aşağıya bakıyor. Balçık gibi suda balık ölülerini görüyor. Ekranda bu görüntü varken sana vurmak istiyorum ama acı çeken birine vurmak hiç kolay değil diyor. Cerrah kolay bir ikilem değil diyor. Sahne değişiyor ve cerrah yatakta yatarken Bella yanında gezinirken konuşanın devamına şahit oluyoruz. Burnuna bir olta takılı halde suda ölü olmayı mı tercih ederdin diyor. Bella onu dinlemiyormuş gibi “vurmak başta hoşuma gider ama sonra üzülürüm” diyor. Sonra sahiden burnumda kanca var mıydı diye soruyor. Demek ben senin yarattığın bir şeyim diyor. Diğer kız da öyle diyor. Cerrah hayır değilsiniz diyor. Felicity elinde çekiçle koridorda şarkı söylüyor ve bu benim eserim değil diyor. Senin postaladıklarını okudum. Bella axter’ı nasıl korkusuzca yarattığını gördüm diyor. Bella hayat keyifli bu yüzden yaptığın şey için seni affediyorum ama yalanlar ve tutsaklık affedilemez  diyor. Cerrah kabul ediyorum diye karşılık veriyor. Seni görmek güzel diyor. Bella ben de seni diyor. Yaşadığım öfke ve kafa karışıklığı bir yana seni özledim diyor. Eve gelince formaldehitin kokusunu aldım ve ne yapacağımı anladım diyor. Doktor olacağım. Cerrah bu söz çok hoşuna gidiyor ve ameliyat hanem senindir diyor. Babam bir keresinde neşteri her zaman şefkatle tut demişti diye anlatıyor. Ahmağın tekiydi ama bu kötü bir tavsiye değil diyor.

Sahne değişiyor ve Bella ve Max bir ormanda yürüyorlar. Bella hiç nişandan bahsetmiyorsun diyor. Max o zamanlar çok gençtin diyor. Nişanımız bağlayıcı değil diyor. Sana tutulmuştum ve Baxter bu durumdan faydalandı diyor. Artık bana vurgun değil misin diye soruyor. Hala aşığım diyor. Ben fahişelik yaptım para için erkeklerin altına yattım diyor. Bunu sorun etmiyor musun diyor.



Fahişelik erkeğin kadına sahip olma arzusunu baltalamıyor mu diye soruyor. Duncan bunu öğrenince kötü oldu diyor. Max, ahlaken lekeleyici olduğunu düşünmekten çok erkeklerin seninle geçirdiği vakti kıskanıyorum diyor. Vücut senin vücudun diyor. İstediğinle birlikte olursun diyor. Bella vizite ücreti 30 frankdı diyor. Max bu çok düşük diyor. Bella sence insan iyi yönde gelişebilir mi diye soruyor. Max evet, nasıl insanın bedensel hastalıkları iyileşiyorsa ahlaki melekeleri de gelişebilir diyor. Bella benimle evlenir misin diye soruyor. Max evet deyince Bella onu öpüyor. Bella, İleride dilini daha az kullan ama genel olarak iyi öpüşüyorsun diyor. Max dikkate alacağım diyor ve hiç zührevi hastalıklar açısından muayene edildin mi diye soruyor. Bella yaptırırım diyor . Aramızdaki mantık ilişkisi çok hoşuma gidiyor diyor. Max seni temin ederim aynı zamanda tutkuluyum diyor. Bella çok şirinsin, hep şirindin diyor.

Sahne değişiyor. Bella gelinlik içinde, kilisedeler. Godwin hizmetçisinin koluna girmiş. Nasıl ayaklandın diyor. ayak parmaklarımdan eroin yaptım biraz amfetamin ve kokain de diyor. Sana burada eşlik etmek için geldim diyor. Rahip Max ve Bellayı tam evlendirecekken bir adamın sesi duyuluyor. İtirazı olan var mı kısmını geçecek miyiz diye soruyor. Yoksa dini modernleştiriyoruz ayağına bu kısmı attınız mı diyor. Üsütnde madalyalar olan bir adam (Christopher Abbott) görünüyor. Merhaba Victoria diyor. İyi görünüyorsun. Bella bana mı söylüyorsunuz bayım diye soruyor. Adam kocalar genelde kendini tanıtmazlar diyor. Ama illa ki kendimi tanıtmam gerekirse derken Godwin öksürüyor ve o anda adamın arkasında saklanmış olan Duncan ortaya çıkıyor ve işte onun tanrısı diye bağırıyor. Kim kimin kontrolünde bilmiyorum, şeytanın işi bu bakın diye bağırıyor.  Normal bir insan gibi hava değil kan çıkarıyor diyor. Max adam kanser aptal gerizekalı diyor. Bella Duncan deyince Duncan bir çocuk gibi bana bakma iblis diyor ve yüzünü kapatarak adamın arkasına saklanıyor.

Adam, söylediğim gibi benim adım General Alfred Blessington, sen bana alfie dersin diyor. Gerçekten beni tanımıyor musun diye soruyor. Duncan gazeteye Bella'nın fotoğrafı ile ilan vermiş. Adam o şekilde bulmuş. Hamileliğin verdiği stresle evi terk ettin diyor. Yokluğunu farkettiğimde içimde boşluk oluştu diyor. Savaş alanında birisini karnını deşmekle ilgili bir metafor kullanıyor. Bella onu hatırlamadığını söylüyor. Adam üzüldüğünü söylüyor. Belki kafanı çarptın, hafızanı kaybettin ve bu adamlar senden faydalandı diyor. Bella aslında gitmek istediğini söylüyor. Arabanız var mı diye soruyor.İzin ver gideyim tanrı, max beni durdurmaya kalkma diyor.

Sonraki sahnede büyük bir şato gözüküyor.


Bella ve general at arabasından inerlerken general bir tabanca çıkarıyor ve hizmetçilerle aram bozuk ayaklanmalarından korkuyorum diyor. At arabasının kapısını ağzında sigara olan bir adam açıyor. General David’i hatırladın mı diye soruyor. Bir kadın hizmetçiye Alison bak kim döndü diyor. Hizmetçi suratsız şekilde Bella ya bakıyor. Sonraki sahnede hizmetçi önde Bella arkada yürürken görülüyor. Bella, Beni tanıyor musun diye soruyor. Bana beni anlat diyor. İyi bir insan mıydım diyor. Hizmetçi hiç bir şey söylemiyor ve onu çok geniş bir salona sokuyor. Buradaki eşyaların üstü örtülerle kapatılmış.

Sonraki sahnede Bella ve general büyük bir yemek masasındalar. Bella yemiyor. General senin sevdiğin şeyleri hazırlattım diyor. eni özledim diyor. Bella, mutsuzluğun sebebi neydi diye soruyor. Onu köprüden atlamaya iten neydi diyor. Adam, Bebekten nefret ettin diyor. Ona canavar diyordun diyor. Bella anlıyorum, içimde annelik içgüdüsü yok diyor. Adam yine de eve döndüğüne sevindim diyor. Bella nasıl tanıştık diye soruyor. Adam baloda diyor. Bella neden birbirimizden hoşlandık diyor. Adam ikimiz de eğlenmeyi seviyorduk diyor. Ve İzle diyerek Alison, çorba getir diye bağırıyor. Bu esnada salonun bir köşes,nde büyük bir köpeğin olduğunu görüyoruz. Kolu sargılar içindeki hizmetçi bir tencereyi sargılı kolunun üstüne koymuş içeriye giriyor ve o esnada köpek havlıyor. Kadın onun korkusu ile tencereyi Sargılı kolunun üstüne döküyor. General kahkahalarla gülmeye başlıyor. Hizmetçi, siktir diye küfrederken general ona silah doğrultuyor ve bir ara bize peynir getir diyor. Bella gaddarlığı mı seviyorduk diye soruyor. Anlaşılan iyi kalpli biri değilmişim diyor. Adam iyi kalpli mi, hiçbir zaman bu kadar sıkıcı değildin, düşüncesi bile korkunç diyor. Duncanın onun hakkında fahişe olduğunu söylediğini söylüyor. Sanırım bunun sebebi derken Bella sözünü kesiyor. Öyleydim, Pariste diyor. O işten sıkıldım ama büyüleyiciydi diyor. Ve yemek hakkında konuşuyor.

Adam biraz gergin evlilik zorluklar müesesidir diyor. Bazen boyun eğer, bazen boyun eğdiririz. Fahişeliğini affetmeye çalışacağım. Eskiden de cinsel histeriden muzdariptin. Doğmamış çocuğumuz öldürmeni de… Bana attığın kazıkların listesini görse İsa bile kafana vururdu. Dua et, kocan bağışlayıcı diyor. Sana yanlış yapmadım alfie, zira seni tanımıyorum diyor. General neyseki hafıza kaybını biliyorum, savaşta deneyimim oldu diyor. Askerler ya nerede olduklarını unutmak ister, yada yanlarına düşen bombalar kafalarını çınlatırdı. Bir kaç ay yada bir yıl evden çıkmayalım, kendine gelirsin diyor. Bella istediğimde giderim ama beni hapsetme isteğin gururumu okşadı diyor. İlk deneyen sen değilsin diyor. Gitmeye kalkarsan seni kafandan vururum diyor. Bella önden  mi arkadan mı diye soruyor. Adam arkadan diyor. Gittiğinden emin olmalıyım, fevri olamam diyor. Seni özledim diyor. Bellanın yüzünde çok kısa bir an yine aynı şeyi yaşıyorum bakışı oluşuyor. Burada tutsak mıyım diye soruyor. Adam sohbetimiz can sıkıcı bir hal aldı diyor. Yine eskisi kadar mutlu olacağına şüphem yok diyor. Bella köprüden atlamadan önce olduğum kadar mı diye soruyor. Adam balık görmeye çalışırken düşmüşsündür diyor. Bella kalmak istemiyorsam beni neden burada tutarsın ki diye soruyor. Adam boğulacaksak aşk ırmağında boğulalım diyor. Bella bunun üzerine yutkunuyor. 

Erkek hizmetçi masadaki tabağı almak üzere masaya yanaştığında general silahını çıkarıp adama tutuyor. Etin kemiği iyi ayıklanmış mı diye soruyor. Yaşlı hizmetçi gözden kaçmış özür dilerim deyip yanından uzaklaşıyor. General derin bir soluk alıp Bellaya tatlı alır mısın diye soruyor.

Sahne değişiyor. Bella yatakta görülüyor ve sonra da sabah kıyafetleri ile evden çıkarken görülüyor. Şatonun dışındaki demir kapıyı zorluyor ama açılmıyor. Sonra evin içinde mutsuz şekilde yürürken görüyoruz. Bir kapıdan gelen sesi duyup yanaşıyor. İçeriden Kolay kesiliyor mu diyen birisini duyuyor. Elbise düğmesi gibi diyor. Afrikada keskin taşlarla yapıldığını gördüm, ama ben çok daha hassas bir alet yaptırdım diyen bir adamı görüyoruz. Elinde bir aleti tutarak Klitoral başlık yeterli mi yoksa galansı da alayım mı  diyor. General şeytani paketin hepsini al diyor. Eşiniz sonrasında epey durulur diyor adam. Bütün bu konuşmayı Bella kapının eşiğinden dinliyor. Bu sefer kesin halledeceğiz diyor general, akşam onu bayıltır ameliyat haneye getiririm diyor. Bella şoke olmuş şekilde kapıdan uzaklaşıyor.

Sahne değişiyor ve Bella odasında otururken görülüyor. Kocası ona sesleniyor, neredesin diyor ve Bella adamın yanına gidiyor. Adam ona Martini ikram ediyor. Kadın istemem diyor. Ama buradan gitmek isterim diyor. Birlikte geçirdiğimiz zaman ilginçti ama köprüden niye atladığımı anladım diyor. Ölüm döşeğindeki Tanrıyı görmek isterim diyor. General, maalesef ben hayatımı toprak fethetmeye adadım diyor. Kısacası sen bana aitsin diyor. Ben toprak parçası değilim diyor Bella. Adam sorunun kaynağı bacaklarının arasında diyor. Kökünden kazınınca sorun da kalmayacak diyor. Bir erkek hayatı boyunca cinsel dürtülerini zaptetmeye çalışır, bu bir anlamda hem lanettir hem de hayatının eseridir diyor. Bir kadının eseri ise çocuklarıdır. Niyetim seni bacaklarının arasındaki şeytani paketten kurtarmak sonra da içine tohumumu bırakmak. Bella neler olduğunu anlatayım diyor. Eşin Victoria köprüden atladı ve öldü, Godwin Baxter onu buldu ve ameliyathanesine götürdü, ardından önce bebeği sonra bebeğin beynini çıkardı ve benim beynimle yer değiştirdi ve beni diriltti diyor. Yeni hayatımdan ve eski klitorisimden memnunum diyor. Rica etsem araba çağırır mısın diyor. General Konuşurlar, konuşurlar sonunda silahı çekmek zorunda kalırsın, kadınlar böyledir diyerek silahı Bellaya doğrultuyor. Bella yavaş adımlarla adam doğru yürüyor. Adamın dibine kadar yürüyor. Adam pes ediyor musun diye soruyor. Bella içine sıçtığım kalbimden vurmanı yeğlerim diyor. Adam mecbur kalırsam yaparım diyor. İçkini iç, kloroform ve cin diyor. Bella bardağı alıyor ve maceracı ruhumdan kurtulsam epey rahatlarım diyor. Adam içkini iç ve özgürlüğün keyfine var diyor. Bella elindeki içkiyi adamın suratına döküyor ve o anda adam silahı ateşliyor. Kendisini ayağından vuruyor.ç Bella adamın elindeki silahı alıp ondan uzaklaşıyor. Adam bir adım atmaya çalıştığında yere düşüp bayılıyor.

Sonraki sahnede Bella generali Godwinin evine götürüğünü görüyoruz. Max’e sesleniyor. Adamı ameliyat etmeliyiz, ameliyat etmezsek ölür, çok kanaması var diyor. Max eğer ameliyat edersek pek pes edecek bir adama benzemiyor diyor. Kan kaybından ölmesini istemem ama haklısın biraz gelişmesi iyi olur diyor.

Sonraki sahnede general ameliyat masasında Max ayağındaki mermiyi çıkarıyor. Bella elinde Godwin’in notları ile ameliyathaneye geliyor. Bella en mutlu olduğum yer burası diyor. Sonraki sahnede bir keçinin meelediğini görüyoruz ve Bella ona bakıyor. Sahne değişiyor ve ekrana Godwin geliyor. Bella uyuyan adamın yanına uzanmış. Godwin onu hissedip uyanıyor. Bella dönmüşsün diyor. Bella başkasının öyküsüydü diyor. Bella Baxter’ın değil. Godwin’in diğer yanına da Max uzanıyor. 

Yani ademle havva Tanrının yanındalar diyebiliriz.

Godwin bir yanında Max diğer yanında Bella konuşuyor. 


Hayatım boyunca insanlar bana korkuyla, acımayla baktı bir tek sen farklıydın Bella diyor. Tüm bu olanlar çok enteresan son sözleri oluyor. Bella Godwin’in gözlerini kapatıyor ve sahne bitiyor.

Sahne değiştiğinde ekrana ikinci deneme olan kız geliyor. Kızla hizmetçi birbirlerine top atıyorlar. Kız atılan topu tutuyor. Yani motor refleksleri gelişmeye başlamış. 


Fransa'daki zenci kız da Bella'nın yanına gelmiş. Bella kitap okurken Max ona içki ikram ediyor. Bella anatomi sınavı beni geriyor diyor. Max seni defalarca test ettim, biliyorsun diyor. Zenci kız anatomiyi kimse senden daha iyi bilmiyor diyor. Sonra hizmetçilere Cin istediğini söylemek için sesleniyor ve general için de su diyor. General tahmin ettiğimiz gibi bir keçi ile değişmiş durumda. Yerdeki otları yerken görülüyor. 

Ve film Bella’nın huzurlu yüzüne odaklanırken bu şekilde bitiyor.

 

Film boyunca kullanılan tüm objeler, aksesuarlar sırasıyla film sonunda karşımıza çıkıyor. 












bottom of page