3. Alt Başlık, İnsan Bilimi adını taşıyor. Başlığa bir not göndermesi var. “By "science of man" I refer to a broader concept than the conventional concept of anthropology. Linton has used science of man in a similarly comprehensive sense. The Science of Man in the World Crisis, ed. by Ralph Linton, Columbia University Press, New York, 1945·”
Çevirisi şu: "İnsan bilimi" ile geleneksel antropoloji kavramından daha geniş bir kavrama atıfta bulunuyorum. Linton, insan bilimini benzer şekilde kapsamlı bir anlamda kullanmıştır. Dünya Krizinde İnsan Bilimi, ed. Ralph Linton tarafından, Columbia University Press, New York, 1945·”
Maalesef bu notta adı geçen kitabı bulamadım. İnternet üzerinden sadece bir kaç sayfasına ulaşabildim. Çok yazarlı bir kitap olduğunu tespit ettim. . Kitabı bulamasam da bazı izlenimler edindim. 1945 yılında yazılan bu kitaptan önce antropolojinin algılanışının çok kısıtlı olduğunu düşünüyorum. Yani daha fiziki antropolojinin ağırlıklı olduğu, daha kafatası antropolojisi yapıldığı bir dönem vardı. O dönemden kültürel antropolojinin devreye girdiği döneme geçiş olmuş. Yani insan bilimi demek olan antropoloji bilimi insanın sadece biyolojisine değil, tarihine, kültürüne, sosyal yapı, kurum vb daha sosyolojiye yaklaşıyordu. Sanırım Erich Fromm bunu kastediyor.
Şimdi kitaba dönelim.
Page 20: “The concept of a science of man rests upon the premise that its object, man, exists and that there is a human nature characteristic of the human species. On this issue the history of thought exhibits its special ironies and contradictions.”
Sayfa 50: “İnsan bilimi kavramı, nesnesi olan insanın var olduğu ve insan türüne özgü bir insan doğasının olduğu öncülüne dayanır. Bu konuda düşünce tarihi kendine has ironilerini ve çelişkilerini sergiliyor.”
İnsanın doğası var mıdır? İnsan doğası ne demek? İnsanı insan yapan şeyler neler? İnsanın özellikleri neler? Bir birey olarak her birimiz bazı özelliklere sahibiz ama tüm insanlarda ortak olan noktalar var mı? Eğer varsa bunlar neler? Neden bir olay yaşandığında herkes aynı olaya farklı tepkiler veriyor? Tüm insanlar için ortak olan bazı şeyler var mı?
Page 23-24: “Human evolution is rooted in man's adaptability and in certain indestructible qualities of his nature which compel him never to cease his search for conditions better adjusted to his intrinsic needs.
The subject of the science of man is human nature. But this science does not start out with a full and adequate picture of what human nature is; a satisfactory definition of its subject matter is its aim, not its premise. Its method is to observe the reactions of man to various individual and social conditions and from observation of these reactions to make inferences about man's nature. History and anthropology study the reactions of man to cultural and social conditions different from our own; social psychology studies his reactions to various social settings within our own culture. Child psychology studies the reactions of the growing child to various situations; psychopathology tries to arrive at conclusions about human nature by studying its distortions under pathogenic conditions. Human nature can never be observed as such, but only in its specific manifestations in specific situations. It is a theoretical construction which can be inferred from empirical study of the behavior of man. In this respect, the science of man in constructing a "model of human nature" is no different from other sciences which operate with concepts of entities based on, or controlled by, inferences from observed data and not directly observable themselves.”
Sayfa 52-53: "İnsanın evrimi, insanın uyum sağlama kabiliyetinde ve onu kendi içsel ihtiyaçlarına daha iyi uyarlanmış koşullar arayışından asla vazgeçmemeye zorlayan doğasının bazı yok edilemez niteliklerinde kök salmıştır.
İnsan biliminin konusu insan doğasıdır. Ancak bu bilim, insan doğasının ne olduğuna dair tam ve yeterli bir resimle yola çıkmaz; konusunun tatmin edici bir tanımı onun amacıdır, öncülü değil. Yöntemi, insanın çeşitli bireysel ve toplumsal koşullara verdiği tepkileri gözlemlemek ve bu tepkileri gözlemleyerek insanın doğası hakkında çıkarımlarda bulunmaktır. Tarih ve antropoloji, insanın bizimkinden farklı kültürel ve sosyal koşullara verdiği tepkileri inceler; sosyal psikoloji ise kendi kültürümüz içindeki çeşitli sosyal ortamlara verdiği tepkileri inceler. Çocuk psikolojisi, büyüyen çocuğun çeşitli durumlara verdiği tepkileri inceler; psikopatoloji, patojenik koşullar altındaki çarpıtmalarını inceleyerek insan doğası hakkında sonuçlara varmaya çalışır. İnsan doğası hiçbir zaman olduğu gibi gözlemlenemez, sadece belirli durumlarda belirli tezahürleriyle gözlemlenebilir. Bu, insan davranışının ampirik olarak incelenmesinden çıkarılabilecek teorik bir yapıdır. Bu bakımdan, bir "insan doğası modeli" inşa eden insan bilimi, gözlemlenen verilerden çıkarımlara dayanan veya bunlar tarafından kontrol edilen ve kendileri doğrudan gözlemlenemeyen varlık kavramlarıyla çalışan diğer bilimlerden farklı değildir."
Yani insanı tanımak için gözlem yapıyoruz. Neyi niye yaptığımızı anlamaya çalışıyoruz. Bunun için de tarih, antropoloji, psikoloji iş birliği halindeler. Sadece gözlem işe yaramıyor çünkü belli durumlara nasıl tepki gösterdiğini gözlemlediğimizde bir anlam ifade ediyor. Diğer türlü sadece gözlem yaptığımızda neye baktığımızı bilemediğimizden anlam da veremiyoruz. Mesela yer çekimini direkt gözlemleyemiyoruz onun yansıması olan elmanın düşüşünü gözlemliyoruz buna sebep olan şeyin kütle çekimi olduğunu bu gözleme dayanarak çıkarıyoruz. İnsan doğasını da direkt gözlemleyemiyoruz bir şeylere karşı verilen tepkilere anlam vererek gözlemimizi işe yarar hale getiriyoruz. (En azından ben böyle anladım, umarım doğru anlamışımdır)
Page 24: “"I am a Jew! Hath not a Jew eyes? hath not a Jew hands, organs, dimensions, senses, affections, passions? fed with the same food, hurt with the same weapons, subject to the same diseases, healed by the same means, warmed and cooled by the same ·winter and summer as a Christian is? If you prick us, do we not bleed? if you tickle us, do we not laugh? if you poison us, do we not die? and if you wrong us, shall we not revenge? If we are like you in the rest. we will resemble you in that."”
Sayfa 53: “ "Ben bir Yahudiyim! Bir Yahudi'nin gözleri yok mudur? Bir Yahudi'nin elleri, organları, boyutları, duyuları, duyguları, tutkuları yok mudur? Bir Hıristiyan gibi aynı yiyeceklerle beslenmez, aynı silahlarla yaralanmaz, aynı hastalıklara maruz kalmaz, aynı yollarla iyileşmez, aynı kış ve yazla ısınmaz ve soğumaz mıyız? Bize iğne batırırsanız kanamaz mıyız? Bizi gıdıklarsanız gülmez miyiz? Bizi zehirlerseniz ölmez miyiz? Ve bize haksızlık ederseniz intikam almaz mıyız? Diğer konularda size benziyorsak, bu konuda da size benzeyeceğiz."”
Benim de çok sevdiğim bir Shakespeare alıntısıyla bitirmiş Erich Fromm bu bölümü. İnsan Bilimi’ne neden ihtiyaç duyuyorduk? Bize teorik altyapı sunacak. Böylece sanatımızı icra ederken, (yaşama sanatını kastediyorum), elimiz dolu olacak. Peki insan bilimi insanın doğasını keşfederken hangi bilim alanlarını kullanıyor, antropoloji, psikoloji ve tarih. İnsan doğasını bilelim ki neyi niye yaptığımızı anlayalım.
İnsanın, Her bir bireyin, kendine has ortaya çıkarabileceği bir potansiyeli var mıdır? İyi veya kötü, az veya çok ulaşabileceği bir nokta var mıdır? Yani tüm şartlar ideal olduğunda bir insanın gelebileceği bir nokta var mıdır? Olmaması için bir sebep yok. Her bir birey milyonlarca gen kombinasyonunun sonucunda ortay çıkan bir nihai ürün. Her birimizin kendine has özellikleri var. Tüm insanlarda bulunan ortak özellikler her bir bireye farklı oranlarda dağılmış durumda. İnsanı insan yapan özellikler neler? İyi, kötü, kıskanç, çalışkan, nazik, komik, cesur, korkak, kibar, kaba, yalancı…. saymakla bitmeyecek özelliklerle doluyuz. Her bir olumlu özelliğin karşısına olumsuzunu da kolaylıkla koyabiliyoruz. Uzun lafın kısası sahip olduğumuz özelliklere bizlere has. Doğru şartlar altında yetişirsek olumlular, yanlış ortamda yetişirsek de olumsuzlar ön plana çıkıyor. Son olarak herkes de her özellik eş oranda yok. Kimileri bazı konularda diğerlerine göre daha fazla özelliklere sahip. Bir de mizaç konusu var. Bazı şeyler öğretilmiyor doğuştan var yada yok. Anladığım kadarı ile Erich Fromm’un İnsan Biliminden kast ettiği de bu. Yani sahip olduğumuz yetenekleri olduğu gibi keşfetmek.
Bir sonraki alt başlık Hümanistik Etik Geleneği. Bu yazıyı da burada bitiriyorum.
Kommentare