İnsanın akıllı bir canlı olduğuna dair çok sağlam bir önyargımız var. Kimse kendisine toz kondurmak istemiyor. Kimse kendisine kötü söz söylemek istemiyor. "Ben akılsız mıyım" diye hemen savunmaya geçmek istiyoruz. Çünkü bizi diğer tüm canlılardan "üstün"! kılan şey, hani aklımızdı, hani biz fiziki üstünlüklerimiz olmadığı için zekamızı artırarak bu girdaptan kurtulmuştuk? Ne demek aslında akıllı değiliz?
Bir arada yaşamamızın arkasında çıkarcı bir yan olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Bir arada oluşumuzun, toplum oluşumuzun, devletler kuruşumuzun arkasındaki gerçek, bizlerin ancak bu yöntemle hayatta kalabilmemiz. İnsanı kendi haline bıraktığında kendisini ve çevresindekileri yok etme potansiyeli var. (Yok eder diye bir kanun yok ama potansiyeli var) Bu bilgiyi direkt olmasa da dolaylı yoldan biliyoruz. İçgüdülerimizle biliyoruz. Daha doğrusu içgüdülerimiz yüzünden biliyoruz. Çünkü ne kadar görmezden gelirsek gelelim içimdeki hayvan olduğu yerde duruyor.
Akılsızlığımızın sebebi de bu hayvan. BAzıları bu hayvanı bastırabiliyor ve aklını öne çekebiliyor ama itiraf edelim ki bunu becerebilenlerin sayısı beceremeyenlerden az. Yani insanların çok büyük bir kısmı içgüdüleri ile yaşıyor.Freud’un dediği gibi içgüdüyü bastırmak medeni olmak demek. İnsan nasıl medeni olabiliyor? Çok basit: eğitilerek. Eğer bir insana dışarıdan müdahale etmezsen doğal haline yaklaşıyor.
Yazının başlığında insan liberal midir, sosyalist midir derken az önce yazdığım şeyler çerçevesinde cevap arıyorum. İnsanın toplumsal bir canlı olması sanki sosyalizmin bizim için daha kolay olacağı yönünde bir algıya yol açıyor. Yani aynı gemide olduğunun farkında olmak ve gemi sakini olarak gemiyi batırmadan ve hatta çok keyifli bir şekilde yaşamak mümkün diyor sosyalist bakış. Kimse kimseden ayrıcalıklı olmasın, hep birlikte, ezmeden ve ezilmeden yaşayalım. Birileri lüks içindeyken birileri "askıda hayatlar" yaşamak zorunda kalmasın. Ne kadar "insani"! değil mi? Hatta şöyle bir düşününce nasıl oluyor da tüm insanlar bu noktaya gelemiyor diye şaşırıyor insan. Dünyada sosyalist olmayan insan kalmaması lazım değil mi? Hep birlikte, haksızlık olmayan bir dünyada yaşamak…
İnsanın akıllı olduğu öncülü ile yola çıkınca yukarıdaki tespite ulaşmak kolay. Peki gerçekci bir bakışla konuya yaklaşınca aynı sonuca ulaşabiliyor muyuz? İnsanın akıllı bir canlı olmadığı gerçeği ile yola çıkınca ne görüyoruz. Yaşadığımız gerçekliği tabi ki. İçinde bulunduğumuz hayatı görüyoruz. Bir arada olmamızın en önemli sebebi başka türlü hayatta kalamıyor oluşumuz. Daha önce mutlaka birileri dağ aslanları gibi yaşamayı denemiştir ama soylarını devam ettiremedikleri ortada. Toplumların varlığının sebebi mecburiyet.
İnsanların hala yabancılardan korkuyor olmasının arkasında ne var? Neden hala bizim grubumuzda olmayanları düşman gözüyle görüyoruz? Sosyal psikolojide birçok deney var bu konu ile ilgili. Kendimizi kandırmayalım. Hepimiz aramızda hala bir çok hayvanın yaşadığının farkında. Burada hayvandan kastım içgüdülerini bastırmayı öğrenememiş insanlar tabi ki. Yoksa nasıl tek başına hayatta kalmayı beceremeyen bir türsek yabancılara aşırı güvenen bir tür olmamamazın altında yatan sebep de aynı. Yabancılara güvenen insanlar ölüp gittiği için bizler diğerlerine güvenmemeyi öğrenerek bu günlere geldik.
En azından evrimimiz bu aşamasında, hala bu kadar hayvanken sosyalist olmamız mümkün gözükmüyor. Bireysel olarak, bir toplumun için yamalı bohça gibi yaşamaya devam edeceğiz. Bu mutsuz, keyifsiz bir yaşam türü olacak ama daha iyisini becerebilene kadar bu şekilde devam.
Gerçekten akıllı olabilir miyiz bilmiyorum. İçgüdülerimizi bu kadar bastırarak ulaşacağımız nokta neresi bilmiyorum. Gidip görmedim ama Kuzey Avrupa ülkelerinde insanların daha insan gibi olduğunu duyuyoruz, görüyoruz. Demek ki en azından onlar gibi olabiliriz. En azından daha medeni olabiliriz. Çünkü olanlar var. Besim Dellaoğlu’nun dediği gibi eğer müfredatımızı oluşturabilirsek olmamamız için sebep de yok. Bizim neslin göremeyeceği kesin. Hatta en iyi ihtimal, 3-4 nesil sonra.
Comments