İlkel Akrabalık - Çift Bağı İnsan Toplumunu Nasıl Doğurdu? 4
- Okunduğu Gibi
- 27 Nis
- 6 dakikada okunur
I. EVRİMSEL TARİHÇİLER OLARAK PRİMATOLOGLAR
(1.1) 2. Primatoloji ve İnsan Davranışının Evrimi
1.2) 3. Rahim Akrabalık Mirası (The Uterine Kinship Legacy)
Primatoloji Teorileri ve Primat Mirasları (Primatological Theories and Primate Legacies)
Primat Akrabalıklarını Değerlendirmek (Appraising Primate Kinship)
Primatlarda Rahim Bağlantılı (Anne Soyundan) Akrabalık Alanı (The Domain of Uterine Kindred in Primates)
Rahim Bağlantılı Akrabalar Nasıl Tanınır? (How Are Uterine Kin Recognized?)
Tüm Grup Çapında Akrabalık Yapılarının Kökeni (The Origin of Group-wide Kinship Structures)
Aşağıdaki bölümde şunu bulacaksınız: İnsanlarda akrabalık ilişkilerinin, aslında primat atalarımızdan miras kalan çok eski bir düzene dayandığını…
Şöyle düşünün: Maymunlar ve insanlar bazı şeyleri benzer şekilde yapıyor olabilir mi? Bu bölümde, özellikle anneler ve çocuklar arasındaki bağın ne kadar güçlü ve evrensel olduğu anlatılıyor. Maymunlar genellikle anneleriyle birlikte yaşar, erkeklerse büyüyünce başka gruba gider. Bu yüzden dişiler (anneler, kız kardeşler, büyükanne-torun) arasında çok güçlü bir dayanışma vardır: beraber yemek yerler, birbirlerini korurlar. Akrabalık ilişkileri genelde annenin soyundan gider.
Ama hayvanlar akrabalarını nasıl tanıyor? Bu içgüdüsel olabilir. Örneğin koyunlar yüzlerce yavru arasından kendi kuzusunu sesinden ya da kokusundan tanıyabiliyor. Primatlar da sosyal etkileşimler üzerinden akrabalarını ayırt ediyor.
Benim bu noktada bir itirazım var: Dişinin yavrusunu tanıyıp bağ kurması doğaldır ama bir erkek, birlikte olduğu dişinin doğurduğu çocuğa neden sahip çıkar? Bu bağ nasıl kurulur? İşte Chapais, uzun süreli ilişkilerin babalık bilincini oluşturduğunu savunuyor. Ama ben, bunun sorgulanabileceğini düşünüyorum.
Bu başlıkta, insanlarda ve primatlarda akrabalık ilişkilerinin evrimsel kökenlerini inceleniyor. Temel argüman, insan akrabalık sistemlerinin, primat atalarımızdan miras kalan bazı biyolojik ve sosyal düzenliliklerle bağlantılı olduğudur. Özellikle, anne soyundan gelen akrabalık (uterin akrabalık), primatlarda en yaygın ve en eski akrabalık türü olarak tanımlanıyor.
Primatolojik Teoriler ve Primat Mirasları
Evrimsel bağlantılarla ilgili olarak şunu görüyoruz. İnsanlardaki ensest yasağı, evlilik düzenlemeleri ve akrabalık sistemleri ile primatlarda gözlenen benzer davranışlar arasında evrimsel bağlantılar olduğu varsayılıyor. Ancak bu bağlantıların tam olarak nasıl işlediği tartışmalı. Primatlarda ensestten kaçınma ile ilgili olarak, primatların, özellikle anne tarafından akrabalarını tanıyıp onlarla çiftleşmekten kaçındıkları biliniyor. İnsanlardaki ensest yasağı ile bu biyolojik eğilim arasında nasıl bir ilişki olduğu sorgulanıyor. Bazı sosyal bilimciler, primat davranışlarının insan toplumlarındaki kültürel kuralların kaynağı olamayacağını öne sürüyor. Diğerleri ise, bu biyolojik eğilimlerin insan toplumlarında daha karmaşık sosyal normlara dönüşebileceğini savunuyor. Primatlarda akrabalık genellikle anne üzerinden tanınır ve sosyal ilişkiler büyük ölçüde anne tarafından akrabalarla kurulur. Baba soyundan akrabalık ise sınırlıdır veya yoktur.

Primat Akrabalığının Değerlendirilmesi
İnsanlarda çift taraflı akrabalık (hem anne hem baba soyunu tanıma) evrimsel bir yenilik olarak görülüyor. Primatlar, akrabalarını genetik olarak tanımaz; uzun süreli sosyal ilişkiler, ortak bakım ve bireyler arası etkileşimler yoluyla akrabalarını ayırt ederler. Akrabalık tanıma, daha çok bireyin sosyal bağlam içinde geliştirdiği ilişkilerden kaynaklanır.
Sayfa 32:
““Akraba tanıma" ifadesinin anlamı konusunda bazı karışıklıklar vardır. Primatologlar (ve genel olarak etologlar), hayvanların belirli bireyleri akraba olarak tanıdığını, onları akraba olmayan bireylere kıyasla farklı şekilde davranarak ayırt etmelerinden çıkarım yaparak belirler. Dolayısıyla, bu terim bireylerin genetik akrabalığı ve kan bağını doğrudan tanıdığı anlamına gelmez. Aynı şekilde, bireylerin akrabalık ve akraba kategorileri hakkında kavramsal bir anlayışa sahip olduğu anlamına da gelmez. Akraba tanıma, yalnızca bireysel primatların etkileşimde bulundukları diğer bireylerde kan bağına ilişkin belirli bağlantıları algıladıklarını ima eder. Ego’nun bakış açısından, belirli bir akraba, çeşitli durumlarda davranışları az çok öngörülebilir hale gelmiş, uzun süreli ve orantısız derecede tanıdık bir bireyden ibaret olabilir."
***
Burada tüm kitabın bu temel üstüne kurulduğuna dikkat çekmek istiyorum. Anne bakışlı akrabalık tanıma düzeninin kalıcı ve istikrarlı dişi erkek ilişkilerine de yansıtılarak nasıl ki anne kendi doğurduğu çocuğu tanıyor ve ona akrabası diyorsa aynı şeyi birlikte olduğu dişinin doğurduğu yavruyu sahiplenen erkeğin de yapmış olabileceğini söyleyecek. Henüz Chapais’in bunu söylediği yere gelmedik ama bu akrabalık tanımına ve primatlarda karşılıklı ilişkilerin nasıl kurulduğuna dikkat çekmek istedim. Bu ilişki türünün erkeğe de uygulanmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Sürekli geleceğe atıfta bulunuyorum ve itiraz ettiğim yer henüz gelmedi diyorum ama kitaba sadık kalıp neye itiraz ettiğimi anlatmak için bu şekilde aralara girmek durumunda kalıyorum.
Hayvanların buna böcekler de dahil olmak üzere yavru sahibi olması ve yavrularına bakması öğrenilmiş bir şey olabilir mi? Bu içgüdüsel değil mi? İçgüdüsel olan bir şeye sanki sosyal bir olguymuş gibi yaklaşmak doğru mu? Yani akraba tanıma diye adlandırdığımız şey milyonlarca yıllık evrimimizin bir sonucu değil mi? Yüzlerce koyunun otlamdaktan döndükten sonra yavruları ile buluşma anının gören bir kişi bu içgüdüyü bir şekilde anlar. Yüzlerce koyun ve yüzlerce kuzunun buluşma anları tam bir şenlik gibidir. Bir yanda meleyen kuzular ve diğer tarafta yavrularını arayan anneler. Kuzular bir hışımla koyunların arasına dalarlar. Tam bir hengame anı yaşanır. Kuzular pek seçici değillerdir. Önüne çıkan ilk koyunu emmeye çalışırlar ama koyunlar eğer yavru kendisinin değilse onu iter. Bütün kuzular kendi annelerini bulana dek bu kaos devam eder.
Burada içgüdü mi diyelim yoksa bazı sinyalleri okuma mı diyelim bir şeyler devreye girer. Belki koyunlar yavrularının sesini tanırlar. Belki kokularını ama bir şekilde kendi yavrusunu bilirler. Bu durum penguenlerde de vardır, foklarda da. Yani yavrusundan bir süre uzak kalan anne yavrusunu bir sinyali kullanarak bulur. Aynı durum primatlar için de geçerli olmalı. Yani akraba tanıma derken tam olarak neyi kast ediyoruz? Amcasını, dayısını, halasını tanımaktan mı bahsediyoruz? Bir arada yaşayan hayvanlar kendi grubundaki bireyleri başka gruptaki bireylerden nasıl ayırt ediyorlar? Buna akrabalık bilinci mi diyelim yada bizim bilmediğimiz bazı işaretleri okuduklarını mı düşünelim?
Neyin içgüdüsel olduğu, neyin öğrenilmiş olduğunu ayırt etmemiz gerekiyor. Milyonlarca yıllık geçmişimiz bizim ve diğer canlıların bazı şeyleri bilinçli şekilde yapmasa da o şeyi yapmasına yol açtı. Yani bir çok davranış sanki arkasında bir bilinç varmış gibi algılamamıza yol açabiliyor ama işin aslı öyle değil. Gerek diğer canlı türlerinde olsun, gerek primatlarda, gerekse insanlarda aslında içgüdüsel olan ama bize şok geçirtecek kadar şaşırtıcı olan o kadar çok davranış var ki. Nasıl oluyor da bir böcek dans etmeyi bilebiliyor? Nasıl oluyor da bir kaplumbağa doğduğu yere 30-40 yıl sonra dönebiliyor? Nasıl oluyor da bazı kuşlar göç edeceği yeri bilebiliyor?
Bazı içgüdüsel hareketlerin arkasında bilinç varmış gibi algılayabiliyoruz. Bu yanlışlığı yapmamak çok önemli. Akraba tanıma için de bu durum geçerli olabilir. Öyledir demiyorum ama insanı sanki diğer canlılardan farklı bir yere koyma eğilimimiz var. Bizler bilinçli bir tür olduğumuz için içgüdüsel davranışlarımız yokmuş gibimize geliyor ama aslında öyle değil.
***
Bu başlıktan son notum da şu olacak. Primatların akrabalarına karşı kayırmacı (nepotist) davranışlar sergilediği gözlemlenmiş. Akrabalar arasındaki dayanışma, yiyecek paylaşımı, bakım ve savunma gibi eylemlerle kendini gösterir. Ancak, akrabalık bağı ne kadar uzaksa, bu kayırmacılığın o kadar azaldığı vurgulanıyor. Sonuç olarak, bu bölüm, primat akrabalık sistemlerinin ve ensestten kaçınma mekanizmalarının insan topluluklarında nasıl evrimleşmiş olabileceğini anlamak için temel bir çerçeve sunuyor. Özellikle rahim (uterin) akrabalık, insan toplumlarının erken dönemlerindeki sosyal örgütlenmenin temelini oluşturmuş olabilir.
***

Primatlarda Rahim Akrabalığının Etki Alanı
Metne devam etmeden önce kitapta çok önemli bir yer tutan bir terimle ilgili bir açıklama yapayım. Bu terim filopatri (philopatry), bir canlının doğduğu veya yetiştiği bölgeye bağlı kalması ve hayatının büyük bir kısmını o bölgede geçirmesi anlamına geliyor. İçine doğduğun gruptan göç ediliyor mu, ediliyorsa göç eden dişi mi erkek mi? Neden dişi veya erkek göç eder? Göç kararlarının arkasındaki motivasyon nedir? Bu sorularla ilgili tartışmaya başlıyoruz.
Chapais, dişi-filopatrik (female philopatry) yani dişinin doğduğu grubu terk etmediği durumda, bu çeşit sosyal yapıya sahip primat gruplarında anne-soyuna dayalı akrabalık ilişkilerini (uterine kinship) inceliyor. Makaklar ve babunlar gibi çok erkekli-çok dişili primat gruplarında, dişiler doğdukları grupta kalırken, erkekler ergenlikte ayrılır. Bu durum, anne-soyu temelli (matrilineal) geniş akrabalık gruplarının oluşmasını sağlar. Dişiler, anneleri, kız kardeşleri, büyükanneleri ve onların dişi akrabalarıyla yaşamaya devam ederken, erkek akrabalar (dayı, kuzen vb.) genellikle grupta bulunmaz. Dişiler, yakın anne-soyu akrabalarıyla (anne, kız kardeş, büyükanne, torun vb.) daha fazla zaman geçirir, birbirlerini tımar eder, birlikte uyur, yiyecek paylaşır ve birbirlerini korur. Deneyler, dişilerin anne-soyu akrabalarına karşı ayrıcalıklı davrandığını gösteriyor. Ancak, bu akrabalık tercihi kuzenler ve daha uzak akrabalar için geçerli değilmiş. Deneylerde, dişilerin akrabalarına nasıl yardım ettiğini ölçmek için iki tür test yapılmış: bir tanesinde çatışma yardımı gözlemlenmiş. Yetişkin dişilere, genç bir akrabasına zorba bir bireye karşı destek olup olmayacakları test edilmiş. Diğerinde ise yiyecek paylaşımı gözlemlenmiş. Yüksek değerdeki bir yiyeceği düşük rütbeli bir akrabayla paylaşma eğilimleri incelenmiş. Sonuçlar, dişilerin annelerine, kızlarına, kız kardeşlerine, büyükannelerine ve torunlarına (r ≤ 0.125) destek verdiğini, ancak teyze-yeğen ilişkilerinde bu desteğin tutarsız olduğunu göstermiş. Kuzenler ve daha uzak akrabaların, sosyal ilişkilerde akraba olarak algılanmadığı görülmüş. Chapais, dişiler birincil akrabalarını (anne, kardeş, çocuklar) ve bazı ikincil akrabalarını (büyükanne, torun) tanır diyor. Teyze-yeğen ilişkisi gri bölgede yer alırken, kuzenler ve daha uzak akrabalar sosyal bağlamda akraba olarak algılanmaz. Farklı primat türlerinde yapılan çalışmalar, bu akrabalık sınırlarının benzer olduğunu göstermektedir. Primat gruplarında dişiler, doğrudan annelerinden gelen akrabalarına (matrilateral kin) karşı güçlü bağlar geliştirirken, daha uzak akrabalara karşı bu bağlar zayıflamaktadır. Metinde çıkaracağımız sonuç şu: Akraba tanımanın biyolojik sınırlara sahip olduğunu ve sosyal bağların en çok anne-soyundan gelen bireyler arasında yoğunlaştığını görüyoruz.
***
Açıkcası bu tespitlere katılmamak mümkün değil. Zaten annenin doğan bebekle ilişkisinin olmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Asıl sorun erkekde yani babada. Bu kitapta uzun süreli ve istikrarlı ilişkinin babalığın keşfi için yeterli olacağına dair bir görüş var ben ona itiraz ediyorum.
Bu bölümde anlatılanların dişilerin doğduğu grupta kaldığı durumda neler yaşandığını aktardığına unutmamak gerek. Erkeklerin doğduğu grupta kalmadıklarına ve ergenlikte ayrıldıklarına dikkat edelim. Daha sonra dişilerin gruplarını terk ettiklerinde neler yaşandığını göreceğiz.
Commentaires