İlkel Akrabalık - Çift Bağı İnsan Toplumunu Nasıl Doğurdu? 15
- Okunduğu Gibi
- 11 Haz
- 6 dakikada okunur
1. EVRİMSEL TARİHÇİLER OLARAK PRİMATOLOGLAR
(1.5) 6. Davranışsal Düzenliliklerden Kurumsallaşmış Kurallara
Antropologların Primat Verilerini Ele Alışı - The Anthropologists’ Treatment of the Primate Data
Westermarck Düğümü - The Westermarck Knot
Ahlak Sorunu - The Morality Problem
Kıyaslamalı Anatomiden Çıkarılan Dersler - Lessons from Comparative Anatomy
Sonunda ilk bölümün son altbaşlığına geldik. İlk yazıyı okundugugibi.com da 27 Nisanda yayınlamışım. Bu kitabı bilgisayarımda kaydetmeye başladığım tarih ise 27 Mart. Kitabı okumaya 26 Şubatta başlamışım. Haziranın ikinci haftasındayız. Demek oluyor ki neredeyse 4 aydır bu kitapla içli dışlıyım. Bu arada bir vize sınavı dönemi, bir final sınavı dönemi geçirdim. Umarım araya başka molalar girmeden bir an önce tamamlarım bu projeyi.
Karşılaştırmalı Anatomiden Dersler
Bu yazıda, insanlarla maymunların bazı davranışlarının gerçekten benzer olup olmadığını ve bu benzerliklerin evrimsel akrabalığı gösterip göstermediğini anlamaya çalışan bir tartışmayı bulacaksınız. Bilim insanları uzun zamandır insanın maymunlarla akraba olduğunu, hem bedensel yapılarımızdaki benzerliklerden hem de bazı davranışlarımızdaki benzerliklerden yola çıkarak söylüyorlar. Ama iş davranışlara gelince işler karışıyor. Çünkü davranışlar, kemikler gibi fosilleşmez ve kolayca ölçülemez. Mesela ensestten kaçınma davranışı insanlarda ve maymunlarda benzer biçimde görülüyor: birlikte büyüyen bireyler birbirine cinsel ilgi duymuyor. Bu, Westermarck etkisi olarak biliniyor. Bilim insanları bu etkinin her iki türde de görülmesini, ortak bir evrimsel kökene bağlamaya çalışıyor. Ama bu bağlantıyı gerçekten kanıtlamak için beynin nasıl çalıştığı, bağlanma süreçleri ve gelişim dönemleri gibi derin konulara inmek gerekiyor. Kısacası, davranış benzerliklerini incelemek çok daha zorlu ama yine de çok değerli.
Bu başlık altında davranış ve anatomi karşılaştırmalarını görüyoruz. İnsanlarla insan dışı primatlar arasındaki anatomik benzerlikler, ortak bir evrimsel geçmişin kanıtı olarak uzun süredir kabul görmektedir. Ancak davranışsal benzerliklere aynı düzeyde güven duyulmamaktadır; genellikle yüzeysel veya metaforik kabul edilmektedir. Anatomik homolojiler genellikle doğrudan gözlemlenebilir, ancak davranışsal homolojileri tespit etmek daha zordur. (Homoloji, farklı türlerde bulunan benzer yapıların veya özelliklerin ortak bir atadan kalıtım yoluyla gelmiş olması durumudur. Yani homolojik yapılar, görünüşte farklı işlevlere sahip olsalar da, aynı evrimsel kökene sahiptirler.) Bunun nedeni, davranışların fosilleşmemesi, çevresel faktörlere daha duyarlı olması ve evrimsel süreçte değişime daha açık olmasıdır. Westermarck etkisinin hem insanlarda hem de insan dışı primatlarda bulunması, bunun evrimsel olarak homolog bir özellik olabileceğini gösterir. Ancak bu hipotezi tam olarak kanıtlamak için, benzer nörobiyolojik, psikolojik ve gelişimsel süreçlerin iki grup arasında aynı olup olmadığı belirlenmelidir.
Davranışsal homoloji için gerekli kanıtlar neler? Ensest kaçınma ile ilgili olarak, türler arası benzerlikler şunları içermektedir: Kadınların enseste karşı erkeklerden daha güçlü bir tiksinti duyması; Heteroseksüel ve homoseksüel ilişkileri etkilemesi; Akrabalık derecesi arttıkça kaçınmanın da artması; Olgun bireyler arasında cinsel ilişkinin önlenmesi, ancak yavru bireyler arasında cinsel oyunların tamamen engellenmemesi. Sonuç olarak, İnsan ve hayvan davranışlarını karşılaştırırken, yüzeysel benzerliklere dayanmak yerine detaylı ve sistematik analizler yapılmalıdır. Tıpkı anatomide olduğu gibi, davranışsal homolojileri anlamak için yapısal kalıpları ve gelişimsel süreçleri incelemek gereklidir. Bu tür analizler yapıldığında, insan davranışlarının evrimsel kökenleri hakkında daha kesin sonuçlara ulaşılabilir.
***

Yukarıdaki kadın ile erkek arasında yapılmış olan tespit üstünde durmak gerektiğini düşünüyorum. Bu benim ensest kaçınmasının erkekler ve dişiler arasında farklı olduğunu düşünmemin arkasındaki sebebi açıklıyor. Dişilerde biyolojik erkeklerde ise kültürel bir durum olduğu fikrimi destekleyen bir bilgi bu.
Davranışsal homoloji konusu oldukça ilgi çekici. Anatomik homolojiyi anlamak kolay çünkü gözle görülür belirtileri var. Davranışsal homoloji ise Evrimsel biyoloji, etoloji, karşılaştırmalı psikoloji, nörobilim, evrimsel antropoloji, evrimsel psikoloji, paleoantropoloji, sosyobiyoloji, arkeoloji, (dolaylı olarak) sosyolojiyi ilgilendiren bir konu.
Davranışsal homolojiyi anlamak için internette bir araştırma yaptım ve 3 makale buldum. İlki “Behavioral Homology And Phylogeny”, “Davranışsal Homoloji ve Filogeni” adını taşıyor ve yazarı, John W. Wenzel, Department of Entomology, University of Georgia, Athens. 2. si ""Homology, Homoplasy, Novelty, and Behavior" adını taşıyor ve yazarı Brian K. Hall Department of Biology, Dalhousie University, Halifax, ve 3. sü "Homoplasy, homology, and the perceived special status of behavior in evolution" adlı makaleden, makalenin yazarları Drew Rendall ve Anthony Di Fiore.
Bu makalelerde davranışsal homolojnin ne olduğunu ve insanla diğer canlılar arasında davranışsal homolojinin olup olmadığını anlayabileceğim bir bilgi var mı diye baktım.
John W. Wenzel’in “Behavioral Homology and Phylogeny” adlı makalesi, davranışsal homolojinin tanımı ve filogenetik analizdeki önemini açıklıyordu. Davranışsal homoloji, farklı türlerde gözlenen benzer davranışların, ortak bir atadan kalıtımla aktarılmış olmasıdır. Bu tür davranışlar, evrimsel akrabalık ilişkilerini anlamada morfolojik homolojiler kadar değerlidir. Homoloji belirlemede temel kriter, davranışın filogenetik tutarlılık göstermesidir; yani evrim ağacı üzerinde diğer karakterlerle birlikte tutarlı bir şekilde yer almalıdır. Remane’nin morfolojik homoloji kriterleri davranışlara da uyarlanabilir: davranışın dizilim içindeki pozisyonu, özgün niteliği, ara formların varlığı ve ontogenetik gelişimi önemlidir. Wenzel, insan davranışlarına doğrudan odaklanmasa da, sunduğu yaklaşım insanlarla diğer hayvanlar, özellikle primatlar arasındaki davranışsal homolojiyi araştırmak için uygulanabilir. Kaçma, saldırma, iletişim jestleri, alet kullanımı gibi davranışların ortak evrimsel kökenlere dayandığı düşünülmektedir. Böylece, davranışsal özellikler evrimsel biyolojide morfolojik yapılar kadar anlamlı bir araştırma alanı sunar.
Okuduğum ikinci makale Brian K. Hall’un “Homology, Homoplasy, Novelty, and Behavior” makalesiydi. Brian K. Hall’un makalesi, davranışsal homolojiyi evrimsel biyoloji bağlamında ele alıyor. Davranışsal homoloji, farklı türlerde gözlenen benzer davranışların ortak bir atadan miras alınmış olmasını ifade ediyor. Homolog davranış, dıştan benzer görünmese bile aynı evrimsel kökene dayanabilir ve sinirsel, genetik ya da gelişimsel mekanizmalar açısından desteklenebilir. Ancak bu düzeylerin her biri homoloji için zorunlu değildir. Davranışlar bağlama duyarlı, dinamik ve çok düzeyli olduğundan, analizleri morfolojik yapılardan daha karmaşıktır.
İnsanlarla diğer hayvanlar arasında bazı davranışların ortak evrimsel kökenlere dayanması mümkündür. Örneğin, kaşınma gibi davranışlar farklı uzuvlarla yapılsa da evrimsel olarak homolog olabilir. Ayrıca dil gibi karmaşık davranışların altında yatan genetik mekanizmalar (örneğin FoxP2 geni), farklı türlerde benzer görevler üstlenebilir.
İnsanlarla primatlar arasında ise davranışsal homoloji olasılığı çok daha yüksektir, çünkü ortak ataları daha yakındır. Bu bağlamda sosyal davranışlar, iletişim biçimleri ve öğrenme stratejileri gibi alanlarda davranışsal homolojiler bilimsel olarak anlamlıdır.
Son olarak 3. makale "Homoplasy, homology, and the perceived special status of behavior in evolution", "Homoplazi, homoloji ve evrimde davranışın algılanan özel statüsü" adını taşıyordu ve makalenin yazarları Drew Rendall ve Anthony Di Fiore.
Primat insan benzerliğine dayalı bilgiler en fazla bu makalede vardı. İnsanlarla primatlar arasında davranışsal homolojinin varlığı, bu makaleye göre oldukça olası ve bilimsel olarak desteklenmektedir. Homoloji, ortak atadan miras alınan benzerlik anlamına gelir ve insanlar, primatlar ile yakın bir ortak ata paylaştıkları için birçok davranışsal özelliğin kökeni de ortak olabilir. Makale, özellikle insan olmayan primatlardan örnekler sunarak bu konuyu temellendiriyor. Di Fiore ve Rendall’in çalışmaları, primat sosyal davranışlarının filogenetik sinyaller taşıdığını, yani evrimsel geçmişle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Şempanze, bonobo ve goril gibi Afrika büyük insansıları ile insanlar arasında görülen dişi dış göçü, dişiler arası sosyal bağlar ve grup dışı düşmanlık gibi davranışlar bu bağlamda değerlendirilir. Ayrıca, Eski Dünya Maymunlarında (Cercopithecoidea) dişi filopatrisi ve İnsansılarda (Hominoidea) dişi göçü gibi kalıplar, sosyal davranışların evrimsel olarak korunabileceğini gösterir. Sonuç olarak, insan ve primatlar arasındaki bazı sosyal davranışlar, ortak atadan gelmeleri durumunda, davranışsal homoloji olarak değerlendirilebilir ve bu bilimsel olarak incelenebilir niteliktedir.
Yorucu davranışsal homoloji araştırmasının ardından, son olarak kafama takılan bir konuyu daha paylaşmak istiyorum. Bildiğimiz gibi, ensest kaçınması göstermeyen pek çok tür hayatta kalabiliyor. Eğer ensest, mutlaka soy tükenmesine yol açan bir durum olsaydı, bugün yeryüzünde canlı kalmazdı. Dolayısıyla, ensestin ne hayatta kalmak ne de üreme açısından mutlaka zararlı olduğu söylenebilir. Ensestin yaşanmadığı durumlarda genetik çeşitlilik artar ve aynı hastalıklara yakalanma riski azalır; ancak ensestin yaşandığı türlerde de soy tükenmesi gözlenmiyor. Ensest ilişkiler yaşayan türler, en az bu tür ilişkileri yaşamayanlar kadar varlıklarını sürdürebiliyor. Bu nedenle, ensest kaçınmasının mutlaka gerekli ya da evrimsel olarak vazgeçilmez bir strateji olduğunu söylemek zor görünüyor. Bu bakış açısı da bir önceki başlıkta (Ahlak Sorunu) tespit ettiğim gibi bence ensesti bir ahlaksal mesele olarak ele almamız gerektiğini bize söylüyor.
Tüm canlılar düşünüldüğünde ensest kaçınması olan türler genele oranla çok az olduğunu düşünüyorum. Yani bazı primatlar haricinde ensest kaçınmasından ne kadar bahsedilebilir bilemiyorum. Ensestten kaçınanların da içgüdüsel olarak bunu yaptıkları söyleniyor. Bazı duyu organları aracılığı ile akraba tanıma yaşandığı (koku, görüntü gibi) ve bir şekilde belli kokuya yada görüntüye sahip olanlarla cinsel ilişkiye girmekten kaçınıldığı söyleniyor. Yani tam anlamıyla bilinçli bir karar değilmiş gibi duruyor.
Ensest kaçınmasının insanlar söz konusu olduğunda kadınlarda yaşandığını düşünüyorum. Yani kadın için ensest içgüdüsel bir durum ama erkekler için içgüdüden ziyade bilinç devredeymiş gibi duruyor. İçgüdülerin genetik yolla çocuklara aktarıldığını söyleyebilir miyiz? Bu durumda ensest kaçınmasının kadınlarda içgüdüsel ama erkekler de bilinç seviyesinde olduğunu söylemek ne kadar doğru olur? Neticede bir cinsiyette içgüdüsel olan bir özelliğin doğan yavrulara aktarılması beklenmez mi? Gözlemlerimiz ve yaşanan hayat bize ne söylüyor? Kadınlarda neredeyse ensest hiç yok ama erkeklerde gözlemleniyor. Bunun mutlaka makul bir açıklaması olmalı.
Daha önce tiksinti ile ilgili sorduğum soruyu burada da gündeme getirmem gerek. 20 yıl boyunca oğlundan ayrı kalan bir annenin erkek çocuğuyla cinsel ilişkiye girmesini engelleyen herhangi bir mekanizma mevcut mu? Yada birbirini hiç görmemiş olan kız kardeş erkek kardeşin cinsel ilişkiye girmesini engelleyen herhangi bir anatomik, biyolojik ve içgüdüsel mekanizma var mı? Benim bildiğim kadarıyla yok. Ensest kaçınmasının içgüdüsel mi, kültürel mi olduğu sorusuna hala bir cevap bulamadım ama bunu da bir not olarak kaydetmek istedim.
Bu nedenle, ensest kaçınmasının yalnızca bir tür hayatta kalma stratejisi değil, aynı zamanda türler arası karşılaştırmalı analizle anlam kazanan ve bağlamsal olarak çeşitlenen bir davranış modeli olduğunu söylemek daha gerçekçi olacaktır. Davranışların evrimsel tarihçesini anlamaya çalışanlar için bu tür ince ayrımlar, ahlaki değil biyolojik bir mercek sunar.
Kıyaslamalı anatominin sağladığı netlik, davranışsal düzlemde yerini çok daha çetrefilli sorulara bırakıyor. Fosilleşmeyen, gözle görünmeyen ama evrimsel hafızada iz bırakan davranış kalıpları, insanın sadece nereden geldiğini değil, nasıl biri olduğunu da sorgulatıyor. Tıpkı kemiklerimiz gibi, davranışlarımızın da bir evrim tarihi varsa, ahlaki kararlarımız ve sosyal kurallarımız da bu tarihçeden nasibini almış olmalı. Bu nedenle, bir sonraki bölümde davranışlarımızın arkasındaki güçlere bakacağız. Chapais Levi Strauss'dan yola çıkarak insan toplumunun neyi niye yaptığını anlamamıza yardımcı olacak.

1. bölümü bitirmiş olduk. Geldik 2. bölüme.
Comments