top of page

İlkel Akrabalık - Çift Bağı İnsan Toplumunu Nasıl Doğurdu? 12

I. EVRİMSEL TARİHÇİLER OLARAK PRİMATOLOGLAR

(1.5) 6. Davranışsal Düzenliliklerden Kurumsallaşmış Kurallara 

  • Antropologların Primat Verilerini Ele Alışı - The Anthropologists’ Treatment of the Primate Data

  • Westermarck Düğümü - The Westermarck Knot

  • Ahlak Sorunu - The Morality Problem

  • Kıyaslamalı Anatomiden Çıkarılan Dersler - Lessons from Comparative Anatomy 

İlk ana başlık olan “EVRİMSEL TARİHÇİLER OLARAK PRİMATOLOGLAR” ana başlığın son alt başlığına geldik. Bundan 2. bölüme geçeceğiz. 

Bu bölümü okuduğunuzda "İnsanlardaki ensest yasağı doğuştan mı gelir, yoksa tamamen kültürel bir kural mıdır? Maymunların davranışları bize bu konuda ne anlatır?" sorularının cevabını bulacaksınız. Maymunlar, özellikle de bizim yakın akrabamız olan primatlar, bazı akrabalarıyla çiftleşmekten doğal olarak kaçınır. Ancak bu bir kural değildir; sadece çoğunda görülen bir davranış alışkanlığıdır. İnsanlarda ise bu durum çok daha farklıdır: Ensest, yani yakın akrabayla cinsel ilişki, çoğu toplumda kesin kurallarla yasaklanmıştır. Üstelik bu kurallar sadece biyolojik akrabaları değil, üvey kardeş, vaftiz ebeveyn gibi “yapay” akrabaları da kapsar. İşte burada büyük bir tartışma başlar: Sosyal bilimcilerin bazıları, bu çeşitliliğe bakarak ensest yasağının tamamen kültürel bir icat olduğunu savunur. Onlara göre, maymunlardaki davranışlarla bizim kurallarımız arasında gerçek bir bağlantı yoktur. Diğerleriyse, bu kuralların kökeninin maymunlardaki doğal eğilimler olabileceğini düşünür. Chapais, bu tartışmayı derinlemesine ele alıyor: İnsanlardaki kuralların sadece kültürle açıklanamayabileceğini, bu kuralların ardında biyolojik bir temel de olabileceğini savunuyor.

Sayfa 71:

“İnsan olmayan primatlarda çiftleşmeden kaçınma, etkileşimsel düzenlilikler alanıyla ilgilidir. Bunlar tüm grup üyeleri tarafından paylaşılan davranış kalıplarıdır, ancak kolektif karakterleri her bireyin diğerleriyle yaptığı veya yapmadığı şeylerden kaynaklanır. Buna karşın, insanlardaki ensestle ilgili tutumlar normatif düzenlilikler veya kurallar alanına aittir. Bunlar, neyin iyi ya da kötü olduğuna dair kavramsal olarak tanınan bir fikir birliğinin nesnesidir; bu fikir birliği ister yasaklar açısından çerçevelenmiş ve yasal olarak uygulanmış olsun, ister örtük davranış normlarını yansıtsın. Kısmen sembolik olarak kodlandıkları için, ensestle ilgili kurallar kültürler arasında son derece değişkendir: bir toplumda ensest olarak kabul edilen birliktelik türleri akrabalık terminolojilerine, evlilik kurallarına, soy sistemlerine ve benzerlerine göre büyük farklılıklar gösterir.”

***

Alıntıda geçen bir ifade var, onun üstünde durmamız gerekir diye düşünüyorum. Etkileşimsel düzenlilikler alanı (Realm of interactional regularities) ifadesinde geçen etkileşimsel düzenlilik ne anlama geliyor?  Bu konu ile ilgili internette araştırma yaptım ve kuşlarda ve memelilerde etkileşim içinde olan hayvanların bazı şeyleri yaparken bazı kurallar gerçekleştirdiklerini gördüm. 

Bulduğum bir kaç makaleden örnekler vermek istiyorum.

“Institutional Interaction: Studies of Talk at Work” “Kurumsal Etkileşim: İşyerinde Konuşma Üzerine Çalışmalar” adlı bir makalenin “Etkileşimsel düzenlilikler” ifadesini direk olarak konu edinmese de “Etkileşimsellik” ile ilgili detaylı bir çalışma olduğunu gördüm. Makalenin yazarı, Helsinki Üniversitesinden Ilkka Arminen. 

Etkileşimsel düzenlilikler (interactional regularities), insanların günlük konuşmalarında ve sosyal etkileşimlerinde sürekli olarak tekrar eden, gözlemlenebilir ve sistematik kalıplardır. Bu kavram, özellikle Konuşma Analizi (Conversation Analysis – CA) ve Etnometodoloji gibi disiplinlerde önemlidir. Temel fikir şudur: insanlar konuşurken sadece bilgi alışverişi yapmazlar, aynı zamanda bu konuşmalar aracılığıyla sosyal düzeni birlikte kurarlar. Her bireyin ne zaman konuşacağı, ne söyleyeceği, hangi biçimde tepki vereceği rastgele değildir; belirli kurallar, sıralamalar ve yapılar içinde gerçekleşir.

"Interactional" (etkileşimsel) kavramı burada, konuşmaların karşılıklı bir şekilde şekillendiğini ifade eder. Yani bir kişinin yaptığı konuşma, önceki konuşmalarla ilişkilidir ve sonraki konuşmaların ne olabileceğini sınırlar. Örneğin, biri bir soru sorduğunda diğerinden bir yanıt beklenir; bu, belirli bir etkileşimsel düzenin parçasıdır. Konuşmalar bu anlamda sırasal olarak anlamlıdır. İnsanlar, etkileşim sırasında birbirlerinin katkılarını dikkate alarak anlık olarak sosyal eylemi birlikte kurarlar. Bu süreçte "her noktada düzen" ilkesi işler: en küçük söz dizimi, ses tonu ya da duraksama bile sosyal etkileşimin anlamını etkileyebilir.

Etkileşimsel düzenlilikler birkaç düzeyde analiz edilebilir. Bunların başında sıra alma organizasyonu (kim, ne zaman konuşur), sırasal organizasyon (hangi eylemi ne izler), konuşmanın genel yapısı (açılışlar, kapanışlar), konuşma sırasının nasıl tasarlandığı (turn design), kullanılan kelimelerin seçimi ve katılımcılar arası bilgi, güç veya rol farklarının etkileşime nasıl yansıdığı (etkileşimsel asimetri) gelir. Bu düzenlilikler yalnızca gündelik konuşmalarda değil, kurumsal ortamlarda da özel işlevler üstlenir. Örneğin bir mahkemede, bir doktor muayenesinde ya da bir haber programında konuşmalar belli kalıplarla ilerler.

Sonuç olarak, etkileşimsel düzenlilikler insanların sosyal dünyayı birlikte nasıl kurduklarını anlamamıza yardımcı olur. Bu düzenlilikler sadece dilsel değil, aynı zamanda toplumsal yapının da bir parçasıdır.

Yukarıdaki makalenin hayvanlarla ilgisi yoktu ama ben de bunu istiyordum. Çünkü etkileşimsellik dediğimizde ne demek istediğimizi anlamam gerekiyordu. Bu yüzden hayvanlardan bağımsız olarak etkileşimsel düzenlilik dediğimizde ne anlamamız gerektiğini artık biliyorum.

Bulduğum bir diğer kaynak ise “Social coordination in animal vocal interactions. Is there any evidence of turn-taking? The starling as an animal model”, “Hayvanların Sesli Etkileşimlerinde Sosyal Koordinasyon: Söz Alma (Turn-Taking) Üzerine Kanıt Var mı? Sığırcık Kuşu Bir Hayvan Modeli Olarak” adını taşıyordu.  Laurence Henry1, Adrian J. F. K. Craig, Alban Lemasson and Martine Hausberger da yazarları. 

Önceki kaynakta “interactional regularities” (etkileşimsel düzenlilikler) kavramı, insan etkileşimi bağlamında ele alınmış, özellikle Konuşma Analizi (Conversation Analysis - CA) yaklaşımı çerçevesinde, sosyal eylemlerin sırasal ve örgütlü yapıları vurgulanmıştı. Ancak bu kaynak, bu kavramı hayvanlardaki vokal etkileşimlere uygulamakta ve bu düzenliliklerin hayvan iletişiminde nasıl ortaya çıktığını incelemektedir.

Araştırma, çeşitli hayvan türlerinde sesli etkileşimlerin zamansal ve yapısal olarak düzenli örüntüler gösterdiğini ortaya koyar. Bu örüntüler, insanlardaki sıra alma (turn-taking) davranışına benzer şekilde çalışabilir. Örneğin, biri ses çıkarıp durduğunda diğerinin devreye girdiği "alternasyon" biçimi, birçok kuş ve memeli türünde yaygındır. Buna karşılık, aynı anda ses üretiminin gerçekleştiği örtüşme (chorus, duet) gibi örüntüler de sosyal bağlamlara göre düzenli şekilde gözlemlenir.

Avrupa sığırcıkları üzerinde yapılan çalışmalarda, bireylerin vokal davranışlarının sosyal bağlamdan etkilendiği bulunmuştur. Kalabalık kolonilerde, kuşlar daha çok kısa ve kesintili sesleri tercih ederek karşılıklı alternasyonu kolaylaştırır. Ayrıca, bir diğer bireyin yakınında şarkı söylemesi durumunda, kuşlar sessiz aralıklarını uzatarak diğerinin katkısına alan tanır. Bu, vokal etkileşimde karşılıklılığı yansıtan önemli bir düzenliliktir.

Etkileşimsel düzenlilikler aynı zamanda gelişimsel süreçlere de bağlıdır. Sosyal temas eksikliği yaşayan genç sığırcıkların, yetişkinlerde görülen karşılıklı ses örüntülerini geliştiremediği görülmüştür. Bu da bu düzenliliklerin öğrenilmiş yönlerine işaret eder. Ayrıca, örtüşmenin kimi zaman etkileşimin sona erdiğine dair bir sinyal gibi işlev gördüğü de belirtilmiştir.

Son olarak, bu düzenliliklerin insanlardaki iletişim yapılarıyla benzerlik taşıdığı, ancak karmaşıklık açısından insanlar kadar gelişkin olmadığı vurgulanır. Yine de bu bulgular, insan iletişiminin evrimsel kökenlerini anlamada önemli ipuçları sunar.

Bu konuyu çok uzattığımın farkındayım ama kitap için merkezi bir öneme sahip bir konu olduğu için ve ben de daha önce bu ifadeleri görmediğim için fırsat bulmuşken öğrenmek istiyorum. Bu yüzden bu bölümün başlığında geçen “davranışsal düzenlilikler” ve alıntıladığım paragrafta geçen “etkileşimsel düzenlilikler” konularını yapay zekaya da sordum. İşte aldığım cevap.

"Behavioral regularities" ve "interactional regularities", özellikle antropoloji, psikoloji, sosyoloji gibi sosyal bilimlerde sıkça karşılaşılan terimlerdir. Her ikisi de bireylerin ya da grupların belirli durumlarda sergilediği tekrar eden, öngörülebilir davranış kalıplarına işaret eder; ancak aralarında önemli bir fark vardır:

1. Behavioral Regularities (Davranışsal Düzenlilikler)

Bu terim, bireylerin tekrar eden bireysel davranış kalıplarını ifade eder. Bireylerin belirli bir durumda nasıl davrandıklarına dair genelleştirmelerdir.

Örnekler:

  • Çocukların annelerine bağlanma eğilimi.

  • Primatların tehlike karşısında kaçma davranışı.

  • İnsanların yemek öncesi ellerini yıkama alışkanlığı.

Alanları:

  • Etoloji (hayvan davranış bilimi)

  • Gelişim psikolojisi

  • Antropoloji ve sosyobiyoloji

Özelliği:

  • Genellikle biyolojik ya da kültürel olarak içselleştirilmiş davranış örüntüleridir.

  • Tekil bireyin ya da türün davranışına odaklanır.

2. Interactional Regularities (Etkileşimsel Düzenlilikler)

Bu terim, iki ya da daha fazla birey arasında düzenli olarak tekrar eden etkileşim kalıplarını ifade eder. Yani davranışın bireyden çok, ilişkiler içinde nasıl örgütlendiğini inceler.

Örnekler:

  • Selamlaşma ritüelleri (el sıkışma, baş eğme vs.)

  • Anne-bebek arasındaki yüz yüze etkileşimdeki göz teması, gülümseme ve ses kullanımı.

  • Primatların karşılıklı tımarlama davranışı (reciprocal grooming).

Alanları:

  • Sosyoloji (özellikle etnometodoloji)

  • Sosyal psikoloji

  • Konuşma analizi (conversation analysis)

  • Antropolojik etnografi

Özelliği:

  • Davranıştan çok ilişki ve karşılıklı uyum üzerinde durur.

  • Sosyal normlar, bağlamsal beklentiler ve karşılıklılık ilkeleri ön plandadır.

Kısa Karşılaştırma:

Özellik

Behavioral Regularities

Interactional Regularities

Odak

Tekil birey davranışı

İki ya da daha çok birey arası etkileşim

Örnek

Kaçma tepkisi, yemek yeme alışkanlığı

Selamlaşma, tımarlaşma, sohbet akışı

Bağlam

İçsel eğilimler, biyolojik/psikolojik

Sosyal ilişkiler, normlar, bağlam

Alanlar

Etoloji, psikoloji, antropoloji

Sosyoloji, etnometodoloji, dilbilim

Bu uzun araya girişten sonra tekrar kitaba döneyim. 

***

Chapais, İnsanlardaki ensest yasaklarının biyolojik kökenleri olup olmadığı ve primatların sosyal alışkanlıklarının insan kurumlarıyla ilişkisi üzerine tartışıyor. Edward Westermarck, sosyal alışkanlıkların zamanla kurallara (normlara) dönüşme eğiliminde olduğunu savunuyor. Meyer Fortes ise insan dışı primatların gerçek anlamda bir sosyal düzeni olmadığını, çünkü davranışlarının belirli kurallara dayanmadığını öne sürüyor. Bu iki görüş arasındaki temel fark primatlardaki ensestten kaçınma biyolojik ve bireysel düzeyde davranışsal bir düzenlilik olarak görülüyor,  insanlardaki ensest yasakları ise toplumsal normlar ve kurallar tarafından belirleniyor, kültüre göre değişiklik gösterebiliyor. Bazı sosyal bilimciler, kültürel çeşitliliğin varlığını öne sürerek, ensest yasaklarının tamamen kültürel bir inşa olduğunu savunuyor. Ancak bu bölümde, Chapais bu görüşü eleştirerek, biyolojik etmenlerin kültürel normların oluşumunda etkili olabileceğini tartışıyor.

***

Aslında çok da uzun olmayan bir bölümü araya girerek uzatmış oldum. Şimdi bu balıktaki ilk alt başlığa geçelim.


Görselde geleneksel ve gerçekçi bir tarzda çizilmiş bir sahne yer almaktadır. Bu sahne, etkileşimsel düzenlilik ve davranışsal düzenlilikleri simgeleyen sembolik unsurlar içerir. Görselde:  Farklı yaş ve sosyal rollerden bireyler (örneğin bir çocuk, bir yaşlı, bir işçi, bir akademisyen) bir arada bulunur.  Kişiler belli sosyal normlara göre birbirleriyle etkileşim halindedir; bu durum etkileşimsel düzenliliği (karşılıklı anlayış, sosyal roller, iletişim kalıpları) simgeler.  Aynı zamanda herkes kendi rolüne uygun davranışlar sergilemektedir (örneğin bir öğrenci ders çalışıyor, bir esnaf müşterisine hizmet veriyor). Bu da davranışsal düzenlilikleri (toplumsal beklentilere göre davranma) temsil eder.  Arka planda ise toplumun düzenini temsil eden simgeler yer alabilir: saat kulesi (zaman yapısı), yol (toplumsal akış), evler (yerleşik düzen), kütüphane (bilgi yapıları), gibi.  Görselin mesajı, bireylerin sosyal yaşam içinde hem karşılıklı etkileşim yoluyla hem de davranış kalıpları aracılığıyla toplumsal düzenin sürekliliğini sağladığıdır.
etkileşimsel ve davranışsal düzenlilikler

Antropologların Primat Verilerine Yaklaşımı

Bu bölümde  “insanlar neden akrabalarıyla evlenmekten kaçınır?” sorusuna farklı bilim insanlarının nasıl cevap verdiğini bulacaksınız. Bazı araştırmacılar diyor ki: İnsanlar, tıpkı maymunlar gibi, yakın akrabalarıyla çiftleşmekten içgüdüsel olarak uzak durur. Bu bir biyolojik eğilimdir ve zamanla kurallara dönüşmüştür. Yani, önce davranış vardı, sonra insanlar bunu “ayıptır, yasaktır” diyerek kurala bağladı. Ama bazı başka bilim insanları aynı fikirde değil. Onlara göre insanlar simgelerle düşünebilen, kural koyabilen canlılardır. Bu yüzden yakın akrabayla evlenmeme kuralı doğadan değil, kültürden gelir. Maymunların yaptığı şeyle insanların koyduğu yasa aynı değildir. Bu tartışmada bir de “Westermarck etkisi” var. Yani bir çocuk, birlikte büyüdüğü kişiye cinsel çekim duymaz. Bu fikri bazıları destekliyor, bazıları ise Freud’un “aslında insanlar içten içe ensest ister ama toplum buna izin vermez” görüşünü savunuyor. Kısacası, bu yazıda “ensest yasağı”nın doğadan mı geldiği, yoksa tamamen kültürel bir icat mı olduğu tartışılıyor.

Bu alt başlıkta Chapais, antropologların primat verilerini nasıl ele aldığını ve insanlardaki ensest yasağı ile primatlardaki ensestten kaçınma arasındaki ilişkiyi nasıl yorumladığını tartışıyor. 1960'larda yapılan araştırmalar, anneler ve oğulları arasındaki ensestten kaçınmayı göstermiş. Imanishi (1961), primatlarda ensestten kaçınmanın insanlardaki ensest tabu ve dış evlilik kurallarının ilkel bir biçimi olabileceğini öne sürmüş. Sade (1968) ve Gough (1971) gibi araştırmacılar, primatlarda görülen bu düzenliliğin zamanla insanlarda sembolik kurallara dönüştüğünü savunmuş. Bischof (1971, 1975) ve Robin Fox (1975, 1979), insanların kültürel normlarının biyolojik temellere dayandığını ve ensest yasağının primatlardaki çiftleşme düzenliliklerinden türediğini savunmuş. Elman Service (1962), iş birliği gibi sosyal davranışların da önce biyolojik olarak var olduğunu, sonra semboller ve kurallarla sistemleştiğini belirtmiş. Bu görüşe karşı çıkanlar da olmuş. Marshall Sahlins (1960) ve Meyer Fortes (1983) gibi sosyal antropologlar, insan kültürünün tamamen primat mirasını aştığını savunmuş. Fortes, insanların ensest yasaklarını biyolojik eğilimlerden değil, kurallar koyabilme kapasitesi sayesinde geliştirdiğini belirtmiş. Fortes, primat davranışlarını insan toplumlarındaki “monogami, poligami, akrabalık” gibi kavramlarla tanımlamanın yanıltıcı bir metafor olduğunu düşünmüş. Fortes ve Godelier, Freud'un insanların doğuştan ensest arzularıyla doğduğu fikrini desteklemiş ve primat verilerini bu teoriyle uyumsuz buldukları için reddetmiş. Westermarck etkisi (yakın büyüyen bireylerin cinsel çekim hissetmemesi) bu teoriyle çeliştiği için eleştirilmiş. Ancak, primat araştırmalarına göre, yakın akrabalar arasında cinsel çekimin düşük olması biyolojik bir mekanizmadır ve bu, evrimsel süreklilik hipotezini destekler. Sonuç olarak, evrimsel süreklilik hipotezi, primatlardaki ensestten kaçınmanın insanlar tarafından kurallara dönüştüğünü savunurken, kültürel kopuş hipotezi, insanın ensest yasağını tamamen kültürel olarak icat ettiğini ileri sürer. Evrimsel süreklilik hipotezi daha tutarlı ve açıklayıcı bulunur, çünkü primatların ensestten kaçınma davranışlarının biyolojik bir geçmişi olduğu nettir.

***

Chapais’in anlattıklarından neyi öğreniyoruz? İnsanlardaki ensest yasağı, büyük olasılıkla evrimsel kökenlere dayanmaktadır diyor. Primatlarda gözlemlenen biyolojik ensestten kaçınma mekanizmaları, insanlar tarafından zamanla sembolik yasalar ve kültürel normlar haline getirilmiştir. Bu nedenle, ensest yasağını sadece kültürel bir icat olarak görmek yerine, biyolojik temellere dayanan ve kültürle şekillenen bir olgu olarak ele almak daha mantıklıdır.

Ben bu konuyu anne tarafından biyolojik baba tarafından ise yarı biyolojik yarı kültürel bir durum olarak görüyorum. Annelik milyonlarca yıllık evrimsel süreç ile ensestten kaçınmayı ortaya çıkarırken babalığın sadece 40-50 bin yıl önce keşfedilmiş olması bu derece güçlü bir biyolojik köken oluşmamasına yol açmış olmalı. Ne zaman ki erkekler doğum olayı ile cinsel ilişki ve dolayısı ile cinsel ilişki ile kendi çocuğu arasında yüzde yüz emin olmuş işte o zaman doğan bebek ile arasına mesafe koymak zorunda kalmış. Cinsel ilişki ile hamile kalmak arasındaki direkt bağlantıyı kuramadığın takdirde baba kız yada erkek kardeş - kız kardeş ilişkileri arasında da bağlantı kurmak mümkün olmuyor.

Comments


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

©2020, Okunduğu Gibi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page